FİNAL.🥀

83 4 28
                                    



Bittiğinde başlardı hayat. 

Yakarken yanardı aşk. 

Ölürken çarpardı bir kalp. 

Görürken kördü bu gözler. 

Sıcakken üşürdü yalnızlar. 

Ve giderdi sevenler, ya uzaklara, ya da toprağa...

**





Sonumun  aslında bir başlangıçtan ibaret olduğunu öğreten bir adamla karşılaştım zamanında. O zamanlar serseriydim. Umursamaz, dünyadan bir haberdim. Çocuktum. O adam geldi ve her şeyiyle girdi hayatıma.

Aşktan bir haber olan ben, onu görünce papatyalar açtım. Aptaldım. Giderdim bile bile, gelirdi daha çok seve seve. 

O adam, işte o adam Direnç'ti.

Benim güzel Direnç'im. 

Sesi kulağıma bir ninninin en güzel tınısı gibi gelirdi. Gözleri aydınlık bakardı hep. İnce dudaklarından gülümsemesi eksik olmazdı. Kirpikleri kemanın yayından çalınmışçasına uzundu. Elleri sıcaktı. Saçları dağınık. Uyandığında başka bir severdim onu. Gülümsediğinde, öfkelendiğinde, ağladığında, güçsüz düştüğünde, kahkaha atarken gözleri kısıldığında...hep daha başka severdim. Hele ki kafamdan tutup beni göğsüne çektiğinde...İşte o zaman dünyalar benim olurdu. Kokusuyla mayışır, dokunuşuyla bütünleşirdim. Güzel severdim ben onu. Gizli gizli, kimse görmeden, usulca, aceleye getirmeden, doya doya severdim. 

Gülümserken gökyüzü kadar berrak, öfkelendiğinde sert bir dalga gibi hırçındı. Defalarca boğulduk. O bende, ben onda. 

Ruhumun kurumuş topraklarına yağmur yağdırdı, çiçek ekti. Öyle güzel sevdi işte. Sert dalgasıyla, berrak sularıyla, kızgın ateşiyle, sessizce sevdi. 

Yine oturmuş onu izliyordum. Kızını kucağına almış, yumuşak sesiyle bilmediğim bir ninni mırıldanıyordu. Bir baba ancak bu kadar güzel olabilirdi diye geçirdim içimden. 

"Toprak uyudu güzelim. Okyanus ne alemde?"

Birden daldığım düşüncelerden çıkıp kendime geldim. Oğlum göğsümü emerken kucağımda uyuyakalmıştı. Mis kokusunu ciğerlerime çekip alnına ufak bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktım. Direnç Toprağı dikkatle beşiğine yatırırken bende Okyanusu yatırmaya koyuldum. 

Aradan bir kaç saniye geçtikten sonra açıkta kalan göğsümü südyenime sıkıştırıp kendimi koltuğa bıraktım ve gözlerimi yumdum. Direnç iki dakika sonra elinde bir tür ot çayıyla geldi. Yanıma oturup bardağı bana uzatırken "Dün içmedin, aksatma bu çayı. Sütün az geliyor, streste yapıyorsun, en azından düzenli olarak içersen biraz gelişme kaydedebiliriz." dedi. Gülümsedim ve kokusunun bile midemi bulandırmaya yettiği çaydan bir yudum aldım. Tekrar gözlerimi kapattım ve sessizliğin tadını çıkardım. 

Evet, sessizlik şu sıralar ihtiyacım olan tek şeydi. Ah, birde uyku. Çünkü çocuklar doğduğundan beri, yaklaşık iki aydır uzun bir uyku çekemiyordum. Direnç her ne kadar bana yardımcı olsa da bir yerden sonra artık ikimizde afallıyorduk. Zaten Okyanus'un bazı sağlık problemleri canımızı sıkmaya yetiyordu. Birde böylesine bitkin ve yorgun olmak tüm enerjimizi söküp alıyordu. 

Oğlum doğumda kısa süreliğine bir kalp durması yaşadığı için tedavileri hala devam ediyordu. Her hafta farklı farklı testler yapıyorlar ancak bize kesin bir şey söylemiyorlardı. 

Toprak. Ah, benim güzel kızım. Daha dünyaya geleli iki ay olmuşken yaramazlığı ile bize dört buçuk attırıyordu. Hele ki durduk yere ağlamaya başlaması. İşte en tehlikelisi de oydu. Aksi halde kulaklarımıza tıpa takmak zorunda kalıyorduk. 

Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin