Multi; Direnç
KEYİFLİ OKUMALAR..
********
Aşk ne demekti?
Uğruna ölmek mi?
Kendini bitirmek mi?
Yorgun düşmek mi?
Hissizleşmek mi?
Yada...kayıtsız kalmak mı?
Aşk bir yenilgiydi. Aşk teslim olmaktı. Gerekirse kendini feda etmekti. Ben hiçbir zaman aşık olmadım. Hiçbir zaman yenilmedim, yorgun düşmedim,kayıtsız kalmadım. ben hep bedenimi teslim ettim. Ruhuma el değdirmedim. Çoğu kez bedenime dokundu eller. Çoğu kez dorukları yaşadım fakat bu zevkten ve istekten öteye geçmedi. Bedenime dokunan eller hiçbir zaman ruhuma dokunamadı. Tutkuyu yaşamadım, huzuru bulamadım. Bazen kendimi bir fahişe gibi hissettim. Bazense küçük bir çocuk gibi.
Evet, ben hep anı yaşadım. İstedim ve yaptım. Ama buna eşlik eden tek unsur bedenimdi. Ruhum oralardan bir yerlerden hep izledi beni. Hiçbir zaman eşlik etmedi bana. Belkide hep doğru adamı bekledi. Hiç bulamayacağını bile bile yine de bekledi.
Ah benim cılız bedenim, neler yaptın kendine? Ruhun paramparça olmuş baksana.
********
Eve döndüğümde Karel'i ortalığı toplarken buldum. Gözüm kanlar içindeki eline takıldığında şoklar içinde yanına koşturdum.
"Aptal! ne yaptın sen kendine?" dedim telaşla. Nasıl müdahale edeceğimi bilmiyordum. Tek yapabildiğim kanlar içindeki elini tutabilmekti. İlk yardımla hiç alakam dahi yoktu.
"Tamam sakin ol Güneş, ben hallederim." dedi sakin bir şekilde. Gözleri bitkin bir halde bakıyordu. İki gün içerisinde sadece uyuyup ağlamıştı. Buda onu böyle yorgun ve bitkin bir hale sokmuştu. Onu gördükçe sanki içimde bir yerlerde depremler oluyordu. Tek ve en yakın arkadışımın bu halde olması benim için içler acısıydı.
"Doktor olan sensin. Hemen şu kanayan eline bir şeyler yapmamızı sağla." dedim kızgınlıkla. Dediklerimi umursamayıp olduğu yere , dizlerinin üzerine çöktü. Bende onunla birlikte yere oturduğumda elinden akan kanlara, yerdeki cam parçalarının neden olduğunu anladım.
"Onu özlemek bana kendimi daha iğrenç ve kirli hissettiriyor." dedi. Sesi kısıktı, ağlamıyordu, göz pınarları kurumuş gibiydi. İki günde o kadar çok ağlamıştı ki böyle olması gayet normaldi. Üzerindeki tişörtü kollarından sıyırdı ve kanayan eline bastırdı. Bir yandan eline kumaş parçasıyla bastırıyor diğer yandan dediklerini dinliyordum.
"Ben bunları hak edecek ne yaptım ki?" dedi omuzlarını kaldırarak. Sanki benimle değilde kendiyle konuşuyor gibiydi. "Onu sevmekten başka çarem yoktu. Ona sığınmaktan, ona aşık olmaktan başka bir çarem yoktu. İçimdeki baba sevgisini o doldurdu. Babama hiç sarılamadım ve bunu ona sarılarak atlatmaya çalıştım. O benim bir parçamdı. Peki ya ben onu bu kadar önemserken, o nasıl olur da bana ihanet eder?" dedikten sonra yanağından bir damla hızla zemine düştü. Dolu dolu ağlamıyordu. Sanki yavaş yavaş düşen gözyaşları, Cenk'in Karel'de kalan son parçaları gibiydi. Sustu ve gözlerime baktı. Bir şey dememi bekliyor gibiydi. Şuan tek ihtiyacı olan bir çift sözlerdi.
"Her şey düzelecek meleğim." dedikten sonra onu kollarımın arasına aldım. Tek yapabildiğim buydu. Oda bunu bildiği için kollarıyla belimi sardı.
Bir kızın bilmediği baba sevgisini başka bir adamda araması ne garipti değil mi. Yada bulduğunu sanması. Ve en acısı da o adamın ihanetiydi. Bunu kaldırabilecek pek bir kişi tanımıyordum. Buna Karel'de dahildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralRuhu, aydınlığın karanlık mahzenlerine saklanmıştı. O bir lekeydi. O...Cennetin Lekesiydi.