👇15. BÖLÜM👇

41 9 0
                                    

Direnç kaşlarını kaldırıp "Basıldık." dediğinde koluna vurup "Manyak mısın sen? Hala dalga geçiyorsun." diye fısıldadım. Kalbim haddinden fazla hızlı attığı için, vücudumda ki tüm adrenalin hormonumu salgıladığımı düşünmeye başlamıştım. Abim tekrar "Güneş." diye seslendiğinde telaşla etrafıma bakındım. Gözüme kestirdiğim duvar köşesine Direnç'i tüm gücümle ittim ve "Sakın ses çıkarma." diye tembihledikten sonra kapının önüne gittim. Direnç'in kıkırtısı kulağıma geldiğinde nasıl bu kadar sakin olabildiğine şaşırmadan edemedim.

Dolaptan bir baş havlusu ve bornoz kapıp üzerime geçirdikten sonra derin bir nefes alıp anahtarı çevirdim ve kapıyı araladım. Başım gözükecek kadar uzattım kafamı ve "Duştan çıktım abi. Bir sorun mu var?" diye sordum yalandan bir sakinlikle.

"Ah, hayır. Merak ettiğim için geldim. Aşağı inde sohbet edelim." dediğinde yüzüme bir gülümseme yerleştirip "Tamam, üzerimi giyip geliyorum." dedim. Abim uzun koridorda gözden kaybolurken, gittiğine emin olup kapıyı tekrar kapattım ve kitledim. Sırtımı duvara yaslayıp uzun bir nefes verdim. Ucuz yırtmıştık.

Direnç köşeden alkış yaparak çıktığında kaşlarımı çattım. "Oyunculuk okumayı düşündün mü? Bence tam sana göre bir meslek." dediğinde yanına gidip ellerimi belime dayadım ve tıslayarak "Az önce yakalanıyorduk Direnç." dedim. Omzunu silkti ve "Kapıdan gelmeyi tercih ederdim. Abin anlayışlı birine benziyor. Bir sorun çıkartmazdı." dedi. Oflayıp yatağa oturduğumda oda gelip yanıma ilişti. Yüzüme gülümseyerek bakıp saçlarımdaki havluyu sıyırdı. Dayanamayıp güldüm. Sinirlerim bozulmuştu.

Elleri ile yüzümü avuçlayıp "Tamam artık stres yapmaya gerek yok." dedi. Kafamı sallayıp bakışlarımı ellerime indirdim. Ortamı yumuşatmak adını her zaman yaptığı gibi saçlarımı karıştırdı ve "Yüzünün aldığı şekil aklıma geldikçe gülesim geliyor. Tıpkı far görmüş tavşan gibiydin." dedi. Güldüm ve "Senin rahatlığında takdire şayandı yani." dedim. Güldü ve ayaklandı. "Gitme zamanı ufaklık."

"Keşke bu kadar kısa sürmeseydi." dedim dudaklarımı birbirine bastırarak. Gülümsedi ve yine yüzümü elleri arasına aldı. "Bir daha ki daha uzun sürecek." deyip göz kırptığında neyi kastettiğini anlayıp güldüm. Tam dudağımın kenarına bir buse kondurdu ve bedenimi sardı. Göğsüne kafamı yaslayıp "Beni ihmal etme." diye fısıldadım. Saçlarımı öpüp "Söz konusu bile olamaz." dedi.

Balkona çıkıp bacağını mermerin üzerinden atmadan önce eline cebine götürdü ve bir kutu çıkarıp verdi. "Bu nedir?" diye sorduğumda diğer ayağını da mermerin üzerinden atıp "Bu gece buraya bunu vermek için geldim. Ben gidince bak." dedi ve çevik hareketlerle balkondan aşağı indi. Elini öpüp bana salladığında gülümsedim ve bende el salladım ona. Eğilerek bahçedeki karanlığa karıştığında içeri girip yatağıma oturdum ve büyük bir heyecanla küçük kutuyu açtım. Beni ilk karşılayan bir parça kağıttı. Defalarca katlanmıştı. Altında ise bir melek kolyesi vardı. Büyük bir şaşkınlıkla kolyeyi elime alıp hayranlıkla baktım melek figürüne. Kağıdı avucumun içinde tutarak aynanın karşısına geçtim. Kolyeyi boynuma takıp bir süre öylece aynaya baktım ve meleğe dokundum. Kağıdı açıp güzel bir el yazısıyla yazılan notu okumaya başladım.

Ey parlak melek, konuş yine!
Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
Öylece bakıyorum ben sana.

Tekrar tekrar okudum. Defalarca, sıkılmadan yineledim aynı sözleri. Kalbime dolan sıcaklığı en derinlerde hissettim. Sanki içimde coşkuyla çalmaya başlayan bir orkestra var gibiydi. Çünkü kıpır kıpır olmuştum. Direnç'in bu denli manevi bir ruh taşıması, beni fazlasıyla etkilemişti.Bana Romeo'nun Juliet'e sarf ettiği sözleri yazmıştı. Fakat Romeo Juliet'e aşkından yapmıştı bunları. Peki ya Direnç?

Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin