BÖLÜM ŞARKILARI;
-Gökhan Kırdar - Üstüme Basıp Geçme -
-Gökhan Kırdar - Yerine Sevemem
-Baris Akarsu - Islak Islak
-Barış Akarsu - Gözlerin
-Barış Akarsu Söyle Bana Güzel Kadın
-Ludovico Einaudi - Nuvole Bianche
Uyurken onu izlemek, hiç bilmediğim cennetin aralanmış kapısından o eşsiz dünyaya bakmak gibiydi. Gözleri cennetin denizi, bakışlarında ki buğu ise bulutlar gibiydi.
"Gözlerimi açmak istemiyorum." diye mırıldandığında birden irkildim. Uyuduğunu sanıyordum. Fakat bozuntuya vermeden usulca kirli sakalını okşamaya başlayarak "Neden?" diye sordum. Gülümsedi ve avucumun içini öptü. Gözlerini aralayıp "Güneş'e bakınca etrafımı göremez oluyorum." dediğinde gülümsedim ve dudağının kenarına ufak bir öpücük kondurdum. Kafasını kendime çekip göğsüme yatırdığımda kollarını belime dolayıp derince boynumu kokladı.
Saat sabahın dokuzunu gösteriyordu ve dün geceden sonra nasıl bu kadar erken uyandığıma şaşırıyordum. Çünkü dün gece hayatımın en yorgun gecesiydi. Yatağa girdiğimde ayaklarımı hissetmiyordum.
Cenk oturmamıza izin vermediği için tüm gece dans edip deli gibi eğlenmiştik. Üstüne üstlük yetmezmiş gibi içtiğimiz içkilerin verdiği delilik ile denize atlamıştık. Tabi ben sudan korktuğum için bunu göze almamıştım ama Cenk arkamdan ittiği için suyun dibini boylamıştım. Ben düştüğüm için arkamdan atlayan Direnç'Ten sonra davetlilerin çoğuda deli gibi suya atlamıştı.
Tek ayık Karel olduğu için arkamızı toplamakta ona düşmüştü. Komik olanda arkamızı toplayanın düğünü olan gelin olmasıydı. Cenk zaten hiç oralı değildi. Devirdiği şişelerin haddi hesabı yoktu. Karel onu durdurmaya çalışsa da "Bir defa evleniyorum lan bırakın beni tripten tribe gireceğim." demişti.
Her şeye rağmen dün gece çok güzeldi. Şuan bir otel odasında birbirine sarınmış bedenlerimizle yatıyorduk. Umursamam gereken bir şey yoktu. Sıkıntılarıma yer yoktu. Sevdiğim adam yanımdaydı. Bana sıkıca sarılıyordu.
"Bugün dönüyoruz." diye mırıldandım saçlarını okşarken. Sesimin üzgün çıkmış olduğunu anlamış olacaktı ki kafasını kaldırıp gözlerime baktı. "İki hafta sonra sınavın olmasa biraz daha kalırdık." dediğinde oflayarak başımı başına dayadım. Birde sınav olayı vardı. Hani şu hiç çalışmadığım üniversite sınavı.
Marmaris beni iki günde kendine bağlamıştı. Bu denli güzel bir şehirde yaşamak sanırım çok güzel olurdu. Fakat doyumluk değil tadımlık olmuştu benim için.
"Hadi bir şeyler yiyelim." dediğimde Direnç belimden tutarak beni üstüne çekti. O anın şokuyla büyük bir kahkaha patlattım. Yüzüne düşen saçlarımı arkaya doğru itip "Hiç kalkasım yok, acaba neden?" diye sordu tek kaşını kaldırıp dudaklarıma bakarken. "Birileri baya formunda." dedim dalga geçerek.
Belime biraz daha bastırdığında karnımda hissettiğim sertlikle tüylerim diken diken oldu.
O benim bu halime pişkince kıkırdarken ben hareket dahi edemiyordum. Kolunu sıktım ve "Yaramazlığın sırası değil." dedim. Güldü ve yanağımı öptükten sonra altımdan çıktı. Ben hala az önceki olayın etkisinden çıkmaya çalışırken o gayet rahattı. Ama ben bu yaptığının rövanşını alırdım.
Dolaptan aldığı havluyla banyoya girecekken "Evet, oldukça formumdayım." deyip göz kırptı. Sinirle elime gelen ilk yastığı ona doğru atarken "Pislik." diye bağırmıştım. Kahkaha atarak banyoya girerken "Iskaladın güzelim." diye seslendi. Dayanamayıp kendi kendime güldüm ve yataktan kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)
General FictionRuhu, aydınlığın karanlık mahzenlerine saklanmıştı. O bir lekeydi. O...Cennetin Lekesiydi.