5 AY SONRA
"Anne."
Kulağıma gelen sesle yataktan bir hışım kalktım. Nefes nefese titreyen ellerimle saçlarımı geri doğru ittirdikten sonra odada gözlerimi dolaştırdım. Bir çocuk anne diye seslenmişti. Fakat bunun bir rüya olduğunu idrak etmem sadece 3 saniyemi aldı. Direnç kıpırdanarak yavaşça gözlerini aralarken "Güneş, iyi misin güzelim?" diye sordu. Derin bir nefes alıp kafamı salladım. "İyiyim hayatım uyu sen." Direnç uykulu bir şekilde kafasını tekrar yastığa koyarken bir bardak su almak için yavaşça yataktan kalktım. Başımda feci bir ağrı vardı ve buna katlanmak çok zordu.
Pijamamın paçalarını yerde sürüye sürüye mutfağa geldim. Ayağımda bir ıslaklık hissetmemle kafamı yere indirdim ve gördüğüm şeyle büyük bir çığlık attım. Ani refleksle elim karnıma giderken karnımın şiş değilde inik olduğunu görmem ve yerdeki kanlar birden hıçkırarak ağlamama sebep oldu. Kafamı kaldırdığımda tek kan birikintisinin ayağımın dibinde değilde tüm mutfakta olduğunu gördüm.
"Direnç!!!" tüm gücümle bağırıyordum fakat kimse beni duymuyordu. Tüm vücudum korkudan titrerken ürkek adımlarımla mutfakta ilerlemeye başladım. Kanlar paçalarım dahil tüm her yerime bulaşmaya başlamıştı. Karnım boştu ve Direnç yoktu. Ve birden gözüme çarpan görüntüyle olduğum yere yığıldım. Bir çocuk masanın yanında kanlar içinde yatıyor, küçük gözleri bana yardım dilercesine bakıyordu. Düştüğüm yerden kıpırdayamıyordum. Sanki bir mıknatıs beni en dibe çekiyor gibiydi.
"Anne." dedi küçük çocuk ince cılız sesiyle. O an bakışlarım dondu. Kanlar içindeki oğlan çocuğu benim miydi? Bu nasıl mümkün olabilirdi?
"Anne yardım et."
Her şey o kadar karmaşıktı ki. Beynim başka bir şekilde çalışıyor ve hiç bir şeyi idrak edemiyordum.
"Anne gitme."
Hıçkırarak ağlamaya başladım. Oğlum yerde, kanlar içinde can çekişiyordu ve ben kıpırdayamıyordum.
"Anne çok acıyor."
Tüm gücümle beni çeken zeminden kurtulmaya çalıştım. Ama her denememde biraz daha başarısız oluyordum. Son çare kolumu oğluma doğru uzattım. Ağlamaktan önümü bile göremiyordum. Kimse çığlıklarıma kulak verip yardıma gelmiyordu. Oğlum gözlerimin önünde ölüyordu.
"Dayan oğlum yalvarırım dayan." son bir kez daha ittirdim kendimi fakat büyük bir güç beni tamamen yere çekti. Her yer karardı. Son duyduğum ses, oğlumun ince cılız sesiydi.
"Anne...gitme."
"Güneş uyan, kendine gel Güneş buradayım!!!"
Çığlık atarak gözlerimi açtığımda Direnç kollarını boynuma sardı ve korkuyla ona sarıldım. Hüngür hüngür ağlıyordum ve tüm bunların bir kabus olduğunu öğrenmenin rahatlığıyla hıçkırıklarım ardı ardına sıralanıyordu. Kollarımı Direnç'ten çekip hemen karnıma baktım.
"Güzelim ne oldu, kabus mu gördün?" dediğinde Direnç'e tekrar sarıldım. Gördüğüm şeyler tekrar zihnimde canlandığında içimden büyük bir ürperti geçti. Boğazımı temizledim.
"Oğlumuz...gözümün önünde öldü. Kurtaramadım onu." Gözlerimde tekrardan yaşlar birikmeye başladığında Direnç vakit kaybetmeden kollarını bana doladı.
"Geçti güzelim tamam. Hepsi sadece bir rüyaydı." Saçlarımı okşarken verdiği teselliler az da olsa rahatlatmıştı beni. Dakikalarca sarılmış halde oturduk yatakta. Çünkü beni ancak Direnç'in varlığı sakinleştirebilirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/90687071-288-k680679.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)
General FictionRuhu, aydınlığın karanlık mahzenlerine saklanmıştı. O bir lekeydi. O...Cennetin Lekesiydi.