Yine bir kâbus ve acı dolu çığlıklar eşliğinde terden sırıl sıklam olmuş bir halde uyanmak...
Bu durumdan nefret ediyordum.
Kâbuslarımdan, bu evden ve bana tüm bunları yaşatan ailemdem nefret ediyordum.
Nefes nefeseydim, sanırım önce sakin olmam gerekiyordu.
Elim istem dışı boğazıma kaydı, hayır, hiçbir şey yoktu. Ölmüyordum, ölmemiştim. Ve ölmeyecektim.
Kalbim deli gibi atıyordu, bu histen de nefret ediyordum, aslında tüm hayattan nefret ediyordum. Ölmeyi istemeyecek kadar hayata aşık ama hayattan oldukça nefret eden biriydim, bu dengesizliğimin en büyük kanıtıydı. Acıyı ve hüznü sevmiyordum, zaten kim severdi ki?
Hava hâlâ karanlıktı ama güneşin doğması uzun sürmezdi. Güneş ben buradayım der gibi ışıklarını güçlüce savuruyordu karanlığa karşı, kanranlığın en büyük düşmanı.
En kirli işlerin döndüğü geceyi ve karanlığı sevmiyordum, bu doğru, bir çok şeyden hoşlanmıyordum lakin geceden ve karanlıktan korkmuyordum. Hayır, onlarla samimi birer dost gibiydik ve onlar beni sessizce kabullenmişlerdi.
Zihnimin karanlık köşesi deli gibi bağırıyordu, kendimi şimdi, şu pencereden atasım vardı ama hâlâ ölmek istemiyordum. Hayata sıkıca sarılmıştım ve bırakmaya da niyetim yoktu.
Elimi saçlarıma daldırdım, terli saçlarım birbirine geçmiş gibi geçit vermiyordu parmaklarıma, tıkalıp kalmıştım. Terliydim, bu his gerilmeme neden oluyordu, terlemek hoş bir şey değildi.
Kâbuslarımı düşündüm, beni her gece kendine çeken karanlığı...
Hayır, onlar benim bir parçamdı, yadırgamıyordum artık. Kanıksamıştım bir zaman sonra. Kurtulamıyordum, bir veba gibiydi, hayır, veba kelimesi yetersiz kalırdı. Bu bir kanserdi, geçtiğini düşündüğünüz bir zamanda ve hiç ama hiç beklemediğiniz bir anda tekrar gün yüzüne çıkardı. Kendisinden bu kadar çabuk kurtuluşun olmadığını bastıra bastıra anlatarak ve kavratarak.
Tüm bedenini ele geçiren uçarı rüyalarım her geçen gün gerçekmiş gibi beni bu dünyadan soyutluyordu, evet, ben kaçığın tekiydim ve evet, iflah olmaz şüphemle ben ucuz bir şizofrendim. Paranormal davranışlarım beni deli ediyordu, şüphe duyuyordum; herkesten ve her şeyden...
Bir duş, bu terleyen bedenime iyi gelecekti, vücudumdaki tüm yorgunluğu alıp götürürken neden karanlığa gömülmüş düşüncelerimi ve aptal zihnimi alıp götürmüyordu ki?
Üzerimdekileri çıkardım, terleyen giysilerime şuan ihtiyacım yoktu. Havlumu omzuma atarak bıkkın adımlarla banyoya yürüdüm, düz, beyaz kapıyı açarak içeri girdim. Karanlık selamladı, ben karanlığı selamladım.
Işığı açmamla karanlığı yolladım, şuan ona hiç ihtiyacım yoktu. Koca aynada çıplak bedenime baktım, birbirine karışmış gece siyahı saçlarıma ve solgun yüzüme.
Çevremdekiler bana güzel olduğumu söylüyorlardı lakin ben onlara inanmıyordum, sanırım kendimi beğenmiyordum. Bedenime baktım, kusursuz bir beyazlıktaydı. Galiba fiziğimin de iyi olduğunu söylemişlerdi ama ben takmıyordum. Ölümlü bir bedene bakıyordum, kesinlikle çürüyüp bir avuç toprak olacaktım. Her zaman değişken mavi renkte olan gözlerime baktım, bu sefer oldukça koyu bir renk almışlardı. En iyi onlar ifade ediyorlardı dengesiz ruh halimi, gözler ruha bağlıydı değilmi? Ne olduğunu tüm saflığıyla ortaya sererdi. Gözlerde yalanın kırıntıları aranmazdı. Çünkü onlar yalan söylemezdi.Suyu en sıcak dereceye ayarladım, beni kendime bu getirirdi. Bir hayalet acı hissetmezdi.
Yavaşça suyun altına geçtim, sıcak su tenime deydiğinde ürperdim, bu garip bir histi ve oldukça güzeldi.
Alışmıştım sıcak suya, tenimi yalayıp akan su. Bunu seviyordum. Garipti ama ben suyu seviyordum.
Su tüm yorgunluğumu sömürüp kirli kanalizasyonlara taşıyadursun, ben havlumu belime sarıp odama gittim. Saçlarımı kurutmayacaktım, su damlalarının hafifçe yere düştüğü saçlarımı savurdum. Yavaşça kurumaları daha iyiydi.
Etraf daha iyi aydınlanmaya başlamıştı, saat daha sabahın altısıydı.
Üzerime siyah bir tişört ve aynı renk bir pantolon geçirdim. Eylül ayındaydık ve havalar gittikçe soğuyordu. Dışarısı her ne kadar da bulutsuz gözükse de havaya güven olmazdı. Sonbar da yağmur olur olmadık bir zamanda yakalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER
Mystery / ThrillerGizem/Gerilim #3 Bir masal anlatıldı. Acı dolu, hüzün kokan bir havayla. Acı çeken güzel bir kızın gölgeli hayatıydı baştan sona olanlar... Bu masalda mutluluk yoktu. Bir vardı lâkin sonrası yoktu. Olmayacaktı. Kız bir hiç olarak kalacaktı. Sonra...