Ölüme giden yolda tek başıma ve korkusuzdum. Korkmuyordum gelecek olan ölümden. Ki ölüm kimden gelirse gelsin...
Sonsuza dek yaşayamazdı insan, ölümlü bedeni bunu başaramazdı ya.
Kalbime ilişen kül zerresini benimseyip sahiplendim. Ben bir kül zerresiydim; insanlar gözünde değersiz ve önemsizdi yerim. Ama bir şeyi unutuyorlardı ki Anka küllerden doğardı.
Ben de bir anka gibi kalbimdeki külden güç alarak yeniden doğacaktım.
Küller değersiz değildi benim gözümde, aksine geldiği kaynağa göre değer kazanırdı. Benim kalbimin külleri dört bir yandaydı oysa, kimin üzerine sinecek, kimin kalbinde yer alacaktı? Yıllarca bunu bekliyordum. Ama kalbimin külleri savrulup duruyordu koca bir boşluk üzerinde. Yerim belli değildi, göçeri bir kül tanesi olarak beni sahiplecek koca bir gönül arayışındaydım.Küllere dönüşmüş gönlüm her gece göz yaşlarımla ıslanmış, katı bir taş parçasına dönüşmüştü yıllar sonra. Her zaman gelecek haberi bekledim, acıyla ıslanan göz yaşlarımı silecek birini aradım. Beni bu halimle kabul eden olmamıştı. Belki de olmuştu ama çoğunun isteği belliydi; Seks olmadan bir ilişki yürümüyordu onlar nazarında. Oysa seksten daha yüceydi Aşk. Her şey cinsel arzular olamazdı ya, iki gönül birbirine bağlandığında daha yüce duygular beslenirdi birbirine. Oysa Seks dünya işiydi. Benim istediğim sonsuza dek sürecek bir aşk olsun du. Bu zor bir istek değildi oysa, ama bu isteğimi yerine getirecek az sayıda insan vardı yeryüzünde.
İğreniyordum bana çıkarları için yaklaşan insanlardan.
Yüksek bir yere çıkıp haykırmak, oradan gerçeklere atlamak isterdim.
Deha beni bu yüzden terk etmemiş miydi? Lanet olsun ki yapamıyordum. O kadar ucuz olmak istemiyordum. Cinsellik olacaktı ama birbirimizi tanıdığımızın ertesi seks yapacak değildim. Bunu daha özelleştirmeli, belki evlilikle taçlandırmalıydık.Düşlerim arasında atlayıp duruyordum. Gece boyunca birçok kez uyanmış ve tekrar uykuya dalmıştım. Her uyanıp tekrar uyumam da yeni bir kâbusa merhaba demiştim. Biraz fazla geniş olan hayal gücümün hayali ürünleri tükenmek bilmiyordu. Yeni karakterler ve yeni yerler. Tek değişmeyen küllerdi, bir de kaç gecedir sürekli görmeye başladığım Çağlayan.
Bu bir ilkti benim için. Zira son zamanlarda her kâbusuma Çağlayan da eşlik ediyordu. Bu garip olduğu kadar güzel bir şeydi. Kâbuslarım da yalnız hissetmiyordum ama bir sorun vardı ki Çağlayan beni öldürmeye çalışan bir katildi. Zihnim onu her ne kadar da bir katilden öteye taşısa da bu asla gerçeği değiştirmezdi.
Kurban asla katiline aşık olmaz! Kanısını son zamanlarda savunanlar arasındaydım. Sanırım bu doğru bir kanıydı. Biri neden kendi katiline aşık olsun ki? Biraz sonra öleceğinden haberdar değildir, ya da oldukça saf biridir. Ne yazık ki ben eninde sonunda öleceğimi biliyordum ve kesinlikle gözleri aşktan gerçekleri görmez olmuş saf biri değildim."Miray, uyan hadi buradan gitmeliyiz."
Ses oldukça şefkatli ve telaşlıydı.
Homurdanıp battaniyenin derinliklerine gizledim kendimi.
"Hadi Miray, gitmeliyiz."
Ayaklarımı karnıma çekip cenin pozisyonu aldım.
"Git başımdan, ben daha uyuyacağım," dedim mırıltılı bir şekilde.
"Ne yazık ki öyle bir şansın yok," dedi ses.
"Çabuk uyan! Birazdan buradan ayrılacağız."
Biraz önceki tınıya ne olmuştu? Şimdiki ses oldukça katıydı.
Oflayarak battaniyeyi üzerimden attım. Yerimden doğrulup küf kokulu yatakta oturdum. Karışmış saçlarımı geri atıp etrafıma bakındım. Ah hayır, tüm bunların bir kâbus olmasını bekliyordum. Ama koca gerçek gözler önündeydi. Kulübe, küllerle dolu şömine, gri gökyüzü ve ben.
Bunu beklemiyordum açıkçası.
Az önce bana seslenenin annem olduğunu düşünüyordum. Hoş annem ne zaman beni uyandırmaya gelmişti ki? Az önceki kişi Çağlayan olmalıydı, zira Egemenin o kadar nazik davranacağını zannetmiyordum. Boğazıma bir bıçak dayayarak beni uyandıracağına dair bahse girebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER
Mistério / SuspenseGizem/Gerilim #3 Bir masal anlatıldı. Acı dolu, hüzün kokan bir havayla. Acı çeken güzel bir kızın gölgeli hayatıydı baştan sona olanlar... Bu masalda mutluluk yoktu. Bir vardı lâkin sonrası yoktu. Olmayacaktı. Kız bir hiç olarak kalacaktı. Sonra...