ON ÜÇ

3K 687 20
                                    

Pencerenin ardındaki karanlığa gözlerimi dikip baktım. Kulübenin bu tarafı oldukça sıkıcıydı. Damla acaba kurtulmuş mudur? Bunu düşünüp duruyordum.
İçime sinen tonlarca ağırlıktaki hüzün ve korku kasılmama neden oluyordu.
Karnımın guruldamasıyla acıktığımı hissettim. En son dün sabah kahvaltısını yapmıştım ve şimdi gerçekten açtım. Hemen buradan kaçma planları yapmalıydım, yoksa Yetkinin gelmesiyle öldürülecek, cesedim ormanın kuytu bir köşesine atılacaktı. Ben orada çürümeye yüz tutarken hayat, geride kalmış insanlar için devam ediyor olacaktı. Dehanın anıları doluştu içime.
Şu ana kadar yaşadığım ilk ve tek aşktı. Deha'ya gerçekten aşık olmuştum. Evindeki ilk öpüşmemiz hiç aklımdan çıkmıyordu. Şimdi ne yapıyordur acaba?
Eminim ki o sürtük başka kızların peşindeydi.
Okulu ilk defa onun için asmıştım.
Mayıs ayındaydık ve hava oldukça güzeldi o gün. Okula varmadan Deha ile buluşmuştum. Koluna girerek güven içinde yürümek nede hoş bir duyguydu oysa. O zamanlar biraz fazla mutluydum nedense.
"Bence bu gün okula gitmeyelim," demişti.
Ona anlamsız bir bakış atmıştım.
"Bu gün hava oldukça güzel, bunu değerlendirmeliyiz."
Aslında kötü bir fikir değildi.
Beni ikna etmesi biraz uzun sürmüştü ama en son onun yalvarışlarına karşı koyamamıştım. El ele sahile kadar yürümüştük.
Marmara'nın harika mavisi, yeşil Bursa ve güneşli gün harika bir uyum içerisindeydi.
Gözlerimi bu güzelliklerden ayıramıyordum. Tabi bir de Deha vardı, o zamanlar ona hayrandım. Aşık olduğum tek çocuğun kollarına sıkıca sarılıp o güzel manzarayı izlemiştik. Sonra dönüp dudaklarıma kaçamak bir öpücük kondurmuştu. Hayatımın ilk aşk deneyimi olduğu için öpücüklerden biraz çekiniyordum.
Kafamı eğmiştim, sanırım o zaman utanmış olmalıydım. Elini çemene yerleştirip yüzümü kaldırıp bana koca bir gülümsemeyle bakmıştı. Deniz kokan güzel gözlerine utanmadan ve sıkılmadan uzun bir süre bakmıştım. Sonra dudağını dudağıma yapıştırıp dilini ağzımın derinliklerine yollamıştı. Bu duygu harika ötesi bir şeydi.
Değişik bir şekilde zevk veriyordu. İstemsizce gözlerim kapandı, o da kapatmıştı. Dakikalarca o şekilde öpüşmüştük.

Sonra beni sahildeki koca gri bir kayaya yavaşça uzatıp üzerime uzanmıştı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Ah o zamanlar ne kadar da saftım. En küçük hareketi beni mutlu ediyordu. Ama artık o kız yoktu burada, o aşk zırvalıklarını duymaya pek niyetli de değildim. Bu sefer gerçekten aşık olmak istiyordum. Ama öyle bir erkek varmıydı yeryüzünde? Bilinmez.
Varsa bile beni uzun süre idare edeceğini sanmam, kim depresif ve içine kapanık bir kızı uzun süre idare etsin ki?

Deha'nın elleri her yerimde geziniyordu. Bu nefesimi kesen dokunuşlar büyüleyiciydi. Hızlı hızlı nefes alıp veriyor, bol bol öpüşüyorduk. Ellerim saçlarında dolaşıyor, kaslı vücudunu keşfediyordu.
Biraz daha ileri gidip elini kalçama attı ve sert bir şekilde okşamaya başladı. Rahatsız olmuştum ama engellememiştim. Tâ ki eli pantolonumun düğmesine kayana kadar.
Oraya kadar her şey oldukça iyiydi. Öpüşüyor, birbirimize aşkla bakıyorduk. Ama burada, herkese açık bir alanda bunu yapamazdım. Elimi düğmenin üzerinde yer alan eline götürmüştüm.
"Yapma," demiştim nefes nefese. "Burada olmaz."
Yüzüme anlamsızca bakmıştı.
"Neden, burada bizi kimse görmez ki," demişti gerilen ses tonuyla.
"Sorun bu değil."
"Ne o zaman, sorun ne?"
Sesi biraz fazla yüksek çıkmıştı. Üzerimden kalkıp yana tarafa geçmişti. Doğrulduktan sonra kaşları çatılmış yüzüne bakmıştım.
"Buna daha hazır değilim," demiştim utanmış bir şekilde.
Öfkeyle ayağa kalkmıştı.
"Peki ne zaman hazır olacaksın? Yıllar sonramı? Belki hiçbir zaman. Peki ben seni bekleyecekmiyim?"
diyerek çekip gitmişti.
Orada öylece, yalnız başıma kalakalmıştım. Ağlamamıştım ama ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Yerimden kalkıp yavaş adımlarla eve yürümüştüm. Bu gün yaşananlar bundan sonraki sıkıntının başlangıcı olacaktı.

KÜLLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin