Donup kalmıştım, başımda küllerden bir anafor dönüp duruyor, midem isyan ederek kasılıyordu. Bir hayatın daha sonuna şahit olmak, kaldırabileceğim bir durum değildi. Tüm kelimelerim donuklaşmıştı. Kulağım garip bir tınıyla çınlıyordu. Koyu bulutlar ardında beklediğim Azrail, başka bir bedenin ruhunu sonsuzluğa taşımak için bekliyor olmalıydı. Ölümün soğukluğu ve sessizliği ormanın bu alanına sinip kalıplaşmış gibiydi.
Ölümün yoğunluğu elle tutulur derecedeydi. Tabancanın üzerinden dumanlar vahşice tütüyordu hâlâ. Şaşkın bir şekilde Egemene baktım, bir kişiyi daha öldürmüştü.
Katil!
Gözleri donuk ve ifadesizdi. Lanet olsun, şimdi ölümcül bir sessizlik etrafta kol geziyordu. Polis memuru göğsünde açılan ve kanların sızdığı bir boşlukla yerde yatıyordu. Yüzü bembeyazdı, masum ve şaşkın. Yere yığılmadan önceki ifadesi kalbimi paramparça etmişti. O beni kurtarmaya gelirken hayatından olmuştu.
Kim bilir belki ardında bir bekleyeni, eşi, çocukları veya hasta bir annesi vardı.
"KATİL!" diye haykırdım. Bu oldukça fazlaydı. Masum bir insanı gözünü kırpmadan vurmuştu.
"Bunu nasıl yaparsın?" dedim çaresizce. Ne yapabilirdim ki?
"Bunu neden yaptın?" diye sordu Çağlayan sertçe.
"Böyle anlaşmamıştık."
"Onu vurmasaydım o bizi vuracaktı," dedi Egemen öfkeli bir şekilde. Oturduğu yere sinmiş bacağını sıvazlıyordu.
"Bu çok kötü oldu, diğerleri onun yokluğundan şüphelenecekler. Bir polisi öldürdün ve başımız fena halde dertte."
Göz yaşlarımı tutamıyordum, avazım çıktığı kadar bağırmak ve içimi dökmek istiyordum.
"Kesin sesinizi. Yola çıkmamız gerek, polisler başımıza üşüşür birazdan," dedi Egemen sıkkın bir şekilde, sanki az önce bir cinayetin sebebiyeti olmamış gibi.
"Onu çalılıklara doğru çekmemiz gerekecek, bu şekilde bulunması zorlaşır."
Egemenin pis yüzüne sinirle baktım. Tanrım, buna nasıl dayanacaktım?
Egemen zar zor yerinden kalkıp polisin cesedine doğru yürüdü.
Yerdeki silahı alıp beline tıkıştırdı.
"Kahretsin, onu öldürmen gerekmiyordu," diye köpürdü Çağlayan. Bakışları gerçekten korkutucuydu. Onu böyle sinirli görmemiştim.
"Bacağından veya omuzundan vurabilirdin."
"Bunu planlayamadım, hızlı davranmasaydım şuan onun yerinde biz olurduk."
Yerde bir sürü kan vardı, polisin beyaz gömleği gittikçe kanına bulanıyordu. Kulağım farklı bir şekilde çınlıyordu. Hâlâ inanamıyordum. Bir polisi vurmuştu. Onu öldürmüştü. Buradan derhal kaçmam gerekiyordu. Ömrümde bir arada görmediğim çok kanı birkaç gün içerisinde görmüştüm. Cesede biraz daha baksam korkudan bayılacaktım. Kafamı acıyla farklı bir yöne çevirdim.
Çağlayanın yüzünde açık bir tiksinti olduğu gözle görülebiliyordu. Kinle bakan yakıcı gözleri aslında her şeyi açıkça anlatıyor gibiydi. Bu pis işe girdiğime pişmanım!
Yüzüne istikrarlı bir şekilde yayılan tiksinti ve kin onu olduğundan daha tehlikeli gösteriyordu.
Egemen ifadesiz bir şekilde sağlam bacağı üzerine eğilip polisin ceplerini aramaya başladı.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu Çağlayan öfkeli ses tonuyla.
"İşe yarayacak bir şeyler arıyorum."
Cebinden cüzdanını çıkarıp hızlı bir şekilde karıştırmaya başladı. Bir kaç yüzlük çıkarıp havada salladı. "Biraz para sorun çıkarmaz."
Onun sırıtan suratına en öldürücü bir şekilde baktım.
Ön ceplerine dokunup bir şeyler bulmuş gibi elini cebine daldırdı.
Siyah kaplamalı bir bıçak çıkardı ve hızla montunun cebine tıkıştırdı.
"Yardım et dostum, onu görünmeyen bir yere sürükleyelim," dedi sessiz bir şekilde.
"Silahı bana ver!" Çağlayan olduğu yerde kaskatı dikiliyordu.
"Bu kadar tırsak olma dostum, al silahı," diyerek silahı Çağlayana uzattı Egemen.
"Tırsak mı? Birkaç saat içerisinde iki kişiyi gözünü kırpmadan öldürdün. Orada durup bana korkmamam gerektiğini söylüyorsun. Bence korkmalısın, bir polisi öldürdün!"
Çağlayanın sesi oldukça zehirliydi. Sert bir şekilde kaşlarını çatmış Egemenin pis suratına bakıyordu.
"Pekâlâ, sakin ol dostum. Polisler peşimizde. Onu hemen saklamalıyız." Egemenin yüzünde korktuğu belli oluyordu. Çağlayanın böyle tepki vereceğini tahmin etmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER
Mystery / ThrillerGizem/Gerilim #3 Bir masal anlatıldı. Acı dolu, hüzün kokan bir havayla. Acı çeken güzel bir kızın gölgeli hayatıydı baştan sona olanlar... Bu masalda mutluluk yoktu. Bir vardı lâkin sonrası yoktu. Olmayacaktı. Kız bir hiç olarak kalacaktı. Sonra...