YİRMİ BİR

2.6K 352 28
                                    

Hiçbir şey hayal ettiğim gibi korkutucu bir hâl almamıştı. Ölmemiştim ve ölmeye de pek niyetli değildim. Karanlıkta, sıcak eli ellerimdeydi. Bir şey demiyordu lakin bu halimiz birçok şey anlatıyordu. İkimizde sırılsıklam olmuş ve üşümüştük. Katilimle elele yürüyorduk karanlık boyunca.
Üzerine tırmandığım tepenin etrafını dolaşarak konakladığımız alana geldik. Yol boyunca hiçbir şey komuşmamıştık. Korku ve heyecanla bundan sonra nelerin olacağını bekliyordum. Belki tüm bunlar koca bir oyundan başka bir şey değildi. Daha önce oynadıkları oyunu düşünürsek bu pek uzak bir ihtimal sayılmazdı. Buraya kadar elimi tutmuştu, yağmur altında yavaşça yürüyerek gelmiştik. Saçlarım birbirine karışmış, dört bir yana dağılmıştı.
"Fazla ıslandık, kuru bir şeyler giymezsek hastalanacağız," dedi.
Yere bıraktığı siyah çantasına yürüyüp birkaç şey çıkardı. Bana bir kazak ve kuru bir pantolon verdi. Aslında onlar için neler yapmazdım ki?
"Bunu neden yapıyorsun?" dedim uzattığı giysilere bakarak.
"Neyi?" diye sordu ifadesizce.
"Bana neden yardım ediyorsun? Daha birkaç saat önce beni öldürmekten bahsediyordun."
Koyu gözlerini gözlerime sabitledi.
Orada ifadesizce karanlığa akan bir duygu kırıntısı görebiliyordum. Ama her zaman duygularını saklamaya çalışan biri olarak bunu görmeme izin vermiyordu.
"Bunları giymelisin," dedi ve ellerindekileri ellerime bıraktı.
Ona anlamsızca baktım. Gidip çantasının önünde diz çöktü.
"Nerede giymemi bekliyorsun bunları?" dedim şaşkınlığımı gizleme gereği duymadan.
"Arkamı dönerim, böylece burada giyersin," dedi. Ben mi yanlış anlamıştım? Yoksa sesinde mutluluk tınılarının olduğuna kanaat getirecektim. Gözlerimi kısıp onun yüzüne baktım. Ardına dönüp hareketsizce beklemeye başladı.
İlk önce ıslak montumdan kurtuldum. Sonra üzerimdeki bluzu çıkarıp yere attım. Hızlıca Çağlayanın bana verdiği geniş kazağı üzerime geçirdim. Kuruluk hissi harika bir duyguydu.
Pantolonumu çıkarıp ıslanan bluzumun yanına attım ve kuru olan pantolonu üzerime geçirdim. İç çamaşıtlarım ıslaktı ama bunu şuan pek umursamıyordum. Bu kuru giysiler içerisinde kurumalarını umacaktım.
Yerdeki ıslak giysilerimi tiksintiyle karışık garip bir duyguyla yerden alıp ağacın dibine serdim, kurusunlar diye ama bu nemli havada nasıl kuruyacaklardı? Bu koca ve boş bir beklenti olacaktı sanırım.
"Tüm geceyi bu ıslak kıyafetlerle geçirmeyeceksin değilmi?" diye sordum.
"İstersen giysileri dönüşümlü olarak kullanabiliriz," dedi arsızca gülümseyerek. Yemin edebilirim ki, onu gördüğümden bu güne dek bu kadar sıcak bir gülümsemeyle görmemiştim.
"Sanırım bunu yapmayacağım," dedim kaşlarımı çatarak.
"Yanında sütyenimle uyumak istemiyorum."
Aslında bunu söylemem yüzümün kızarmasına neden olmuştu? Neden  kendi kendimi utandırmıştım ki?
"Burada daha birçok kuru giysi var, onları giyebilirim," dedi sessizce. Ah ona minnettardım, biraz önceki konuşmayı irdeleyip beni daha fazla utandırmayı kesmişti.
"Tamam, o zaman ben arkamı dönüyorum, sen giyin," dedim.
Giysileri alıp az önce giyindiğim yere gitti. Bende ardıma dönüp sonsuz karanlığı seyrettim.
"Bundan sonra ne olacak?" dedim. Aslına bakılırsa bir erkeğe güvenmiyordum lakin bu sefer bunu aşıp Çağlayana güvenmek istiyordum.
"İşler ciddiye binmiş durumda," dedi kısık bir şekilde.
"Polisler peşimizde ve her yerde beni arıyorlar. Belki Yetkin..."
"Hııı?" diyerek ardıma döndüm. Biliyordum, kesinlikle biliyordum. Beni yetkine götürecekti ve ben onun insafına kalacaktım. Oysa bana zarar gelmemesi konusunda söz vermişti.
Yüzü bana dönüktü ve belden yukarısı çıplaktı. Tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı.
"Bakmak yoktu," dedi gülümsemesi ardından.
Hızla ardıma döndüm. Onu dikizlediğimi sanmıştı. Lanet olsun.
"Bana söz vermiştin," dedim büyük bir hayal kırıklığıyla.
"Sözüm hàlâ gerçerli," dedi.
"Seni her şeye karşı sonuna kadar koruyacağım," dedi.
"Ama Yetkin dedin."
Sesim kırıldığımı oldukça net ifade edebiliyordu.
"Sözümü bitirmemi beklemeliydin, Melek" dedi hoş bir tınıyla.
"Yetkinden kaçmamız onu fena halde sinirlendirecek. O da peşimize düşecektir," dedi kaygılı bir ses tonuyla.
"Bizim bu ormandan çıkmamız gerekiyor," dedim endişeyle. Yetkinin kızmış bir şekilde peşimize düşmesi hiç hoş olmayacaktı.
"Şuan merkezden oldukça uzaktayız. Günlerce yürümemiz gerekecek," dedi. Giysilerini giymiş, yanıma gelmişti. Kafamı kaldırım gecenin çöktüğü güzel yüzüne baktım. "Korkuyorum," dedim huzursuzca. Sanırım korkmam gerekirdi.
"Korkma," dedi. Sesindeki şefkat iyi hissetmişti.
"Ben senin yanındayım ve sana bir şey olmasına izin vermem!"
Çağlayan benim safıma geçmişti lakin dışarıda bir yerde korkutucu bir katilin  başıboş dolaşması endişelenmeme neden oluyordu.

KÜLLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin