YİRMİ DÖRT

589 67 12
                                    

Koca bir boşlukta, öylece dikiliyordum. Her yerdeydiler. Saçlarım uçuşuyor. Acayip soğuk bir rüzgar keskin bir bıçak gibi yüzüme çarpıyor. Küller hızla geçip gidiyordu. Sertçe yüzüme değiyor, saçlarıma ve giysime doluşuyordu. Gözlerimi kısarak etrafa bakınıyorum. Gri ve sonsuzluk...
Hiçbir şey yok. Sadece düz bir grilik ve koyu Kül taneleri.
Biraz sonra hızla aşağı düşüyorum. Küllerden daha hızlı, çığlık çığlığa. Saçlarım savruluyor, giysilerim sesli bir şekikde uçuşuyordu. Ellerim gök yüzüne çevrili sırt üstü düşüyordum hızla. Az önce beni sıyırıp geçen kül tanelerini dağıtıp geçiyorum ve hâlâ hızla düşüyorum. Birkaç dakika sonra sert bir şekilde yere çakılma düşüncesi beni korkutuyor.
Hızla düşüşteyken huysuzca kıpırdanıyorum. Rüzgar ve küller her yanımı sarmış, soğuk bir katman oluşturmuş gibiydi.
Düşüyorum ve bunu engelleyemiyorum. Rüyada olduğumu bildiğim ender kâbuslardan birindeyim, bunu kavrayabiliyorum. Rüya görüyordum ve ben ne istersem o olurdu sanırım. Uçmayı diliyorum tüm kalbimle. Düşüşümü durdurmayı ve bu kâbustan uçup güzel, güneşli diyarlara konmayı hayal ediyorum.

Olmuyor. Bunda bir terslik olmalı. Dipsiz bir kuyuya düşyor gibiydim. Bitmek bilmiyordu. İşe yaramıyordu. Düşünmem yetmiyordu. Uçmayı düşünüyorum lakin olmuyor.
Son bir defa daha zorluyorum kendimi. Hadi, hadi uç!
Garip bir his kaplıyor tüm bedenimi. Omuzlarım ağrıyor ve ben kesinlikle bu ağrıyı net bir şekilde hissedebiliyordum. Tüm bedenime inanılmaz bir kuvvetin doluştuğunu hissediyorum ve avazım çıktığı kadar boşlukta haykırıyorum. Sert bir yırtılmanın ardından her şey son buluyor. Düşmüyordum ve küllerle dolu gri gök yüzünde asılı duruyorum. Kafamı çevirip ardıma bakıyorum. Kocaman, gece kadar kara iki kanat sırtımda yeralıyor. Ağır ama güçlü bir şekikde hareket ediyordu.
Omuzlarıma devasa bir çift kanat kondurulmuştu. Bir melek kadar ihtişamlı ve güzel hissediyorum.
Kanatlar benim irademde ve istediğim tarafa yönlendirebirdim onları.

Sonsuz grilikte tek karartıydım. Kalbim derin bir hüzünle kaplandı birden. Uçup ailemi görmek istiyordum. Ama bir sorun vardı, ben neredeydim?
Uçsuz bucaksız gök yüzünde bir kül tanesi kadar küçüktüm. Kanatlarımı oynatıp herhangi bir yöne doğru uçmaya başlıyorum. Kanatlarım güçlüce hareket ediyor, muazzam hissetmeme neden oluyordu. Bu duygu harikaydı.
Uçmak ve özgürce hareket etmek. Küller üzerime yağarken ilk defa bu kadar rahat ve huzurlu hissediyorum.

İleride kica bir karartı görüyorum. Devasa ve fark edilemecek kadar koyu. Oraya doğru istemsizce yöneliyorum. Biliyordum aslında orada hayırlı şeylerin olmadığını lâkin zorla oraya çekiliyormuş gibi hissediyorum. Kanatlarıma hızlanmalarını söylüyorum. Bunu sadece düşünmek yeterli. Hava baskısı artıyor, rüzgar ve küller yüzüme gözüme bulaşıyor.
Kendimde ölçülemeyecek derecede bir güç seziyorum. Sanki tüm dünyayı yerlebir edebilirim.
Uçuyorum. Hız kaybetmeden ve korkusuzca. Rüyada olduğumu biliyorum ve başıma gerçek anlamda bir şey gelmeyeceğini anlıyorum. Bu bana cesaret veriyor. Gidebileceğimi düşünüyorum ve bunu yapacağımı.

Önümde duran karartı hissizce aynı yerinde bekliyordu. Sanki gelmemi sabırsızca bekler gibiydi.
Yaklaştıkça belirginleşen koca bir koyuluktu aslı. Belirsiz ve gerçekçiydi. Rüyada olduğumu bilmeme rağmen rahatsız hissetmeme neden oluyor.
Çevresine kötülük yayıyor gibiydi veya ben öyle hissediyorum.
Biraz daha yaklaştım ve o an görüyorum karartıyı. Kocaman, devasa bir şeydi. Kanatları o kadar büyüktü ki, neredeyse küçük dilimi yutacağımı hissediyorum. Geri çekiliyorum ister istemez. Yüzünde sert bir ifadenin olduğunu gözlemliyorum. Ölüm meleği karşımda tüm heybetiyle dikiliyor.
Onun tam olarak ölüm meleği olup olmadığını bilmiyorum lakin öyle hissediyorum. Birileri onun ölüm meleği olduğunu haykırıyor bana.
Debelenmeye, oradan hemen uzaklaşmaya çalışıyorum ama olmuyor. Kanatlarım bana itaat etmiyor.

KÜLLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin