Rüzgara meydan okuyan saçları ve yola keskin bakışlar atan kahverengi gözlerininde kaybolmak vardı. Düzgün yüz hatları ve harika çene kıvrımlarıyla çehresi o kadar yakışıklı duruyordu ki! Ay yansıttığı ışığı kıskanmış olacak ki gözükmüyordu ortalarda. Tüm şehri aydınlatacak kadar parlak gözlere sahipti. Bir bakışı içinizi yakan türdendi. Onu izlerken arkadan akan şehir umrumda değildi. Taze ve keskin bahar kokusunu içime çektim. Bir daha bu kokuyu duyarsam onun manzarası gözümün önüne gelsin diye son kez baktım ona. Arka koltukta oturan Kumsal'a çevirirken başımı saçlarım rüzgarla savruldu. Hala konuşuyor olması tuhaf değildi. Hiç susmaması doğaldı. Neden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yok. Sesler kulağıma uğultu olarak geliyordu. Yüzümde hoşnut bir tebessüm ile önüme döndüm.
"Hayal! Beni duyuyor musun?" Omzuma dokunan el ile irkildim.
"Hı?"
"Yine mi daldın? Kendine gel." Hala ne olduğundan habersiz yüzüne baktım.
"Ne? !"
"Anlaşıldı olaya fransızsın. Diyorum ki kafeye falan mı gitsek?"
"Bilmem. Fark..." Mustafa ile göz göze geldim. "Siz bilirsiniz." Diyebildim. Of! Neden hep böyle olmak zorunda? Ezik gibi gibi takılıyorum. Yanında kendimi küçük gördükçe bu aşkı daha da imkansız yapıyorum. Tamam kabul küçüğüm ona göre ama bu kadar da belli etmek olmaz ki. Aptal kafa! İçimden geçen düşünceler bir anda cesaretimi doldurdu ve ağzımı açtım.
"Kulübe gidelim. Kafa dağıtırız."
"Bu harika!" Kumsal da beni destekleyince Mustafa bize yandan baktı.
"Siz daha reşit değilsiniz olmaz."
"Yanımızda sen olacaksın."
"Olmaz. Hem aileleriniz kızar. Eve bırakayım ben sizi."
"Biraz dururuz. Çok az... lütfen!" Dedim uzutarak.
"Tamam." Biz sevinç çığlıkları atarken konuşmaya devam etti. "Ama birinizin ailelerinden herhangi biri ararsa hemen döneriz." Diye şart koştu.
"Anlaştık!" Dedik Kumsal ile bir ağızdan.
Birazdan bizi havalı bir kulübe getirdi. Işıklar ile süslenmiş ve dışı cezbediciydi. Bir an önce içeri girmek için sabırsızlanmam çok saçmaydı. Bir yerlerden gelen içeri girmemem gerektiğini söyleyen sesi duydum ama bu ses Kumsal'ı görünce kendini bastırdı. Artık tüm bedenim içeri girmek için can atıyordu. Dün yaşanan olaydan sonra böyle bir yere gelmeye tövbe etmem gerekirdi. Korumaya çok havalı bir şekilde "Birlikteyiz" diyen Mustike gülümsedim. Kumsal önden içeri girdi. Mustik ile aynı hizada yürümeye devam ederken kolumu tuttu. Gerilmrkle kalmayıp boynumdan aşağı bir ürperti doldurdu içimi.
"Şey, istersen girmeyebiliriz. Sen Kumsal'a bakma. Biraz patavatsız. Senin böyle yerilerden haz etmediğini biliyorum yani... istersen..." iki cümle söyleyeceğim diye şekilden sekle girmişti. Bu hali komik dursada gülmedim.
"Sorun değil. Alışmaya çalışıyorum."
"Güzel. Yani buraya alışman güzel değil, eğlenceye alışman... yanii öyle demek-" boğazıma otuan bir yumru ile elimi havaya kaldırdım.
"Yeterli." Yanından uzaklaşıp içeri girdim. Benim eğlenceli olmadığımı düşünen daha kaç insan olabilir? Halinden memnun olmak önemli değil mi yani? İçki içip zil zurna sarhoş olup aşkımı ona itiraf etmem eğlenceli mi? Ya da giyinmekten aciz kızlar gibi masaların üstünde dans mı etmeliyim? Bu eğlence mi! O zaman gerçekten halimden memnunum.
****Kumsal'dan****
Bangır bangır müziğe kendimi kaptırmış gidiyordum. Kalabalık hoşuma gidiyordu. Dünyanın en güzel şeyi kalabalık olmalı! Kendinden geçercesine dans eden insanların arasına karıştım. Önce kenarda başlayan bu macera ortalara gelip dört yanımın insanlarla çevrilmesi ile devam etti. Bu müzik dehşet bir şey. Bunu bulanın alnından öpmeli. Hala hunharca dans ediyordum. Ne Hayal'i görüyordum, ne Mustafa'yı. Hoş çokta kaygısında değildim. Saçlarımı savurup etrafımda dönmeye hazırlanırken biri ile çarpıştık. Üstüme gelen serinlikle içki taşıdığını anladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/102311312-288-k630311.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
× MUCİZE ×
ChickLitM U C İ Z E L E N D İ N! Psikolojik sorunlarını çözmeye çalışırken hayatına devam etmesi gereken Hayal.Yalnız değil. Ona gizlice yardım eden biri var. İyi gözüküp kötülük yapanlar var. Acımasızca geçen zaman, ayakta kalmaya çalışan Hayal'in hikayes...