M-7 "Disko disko partizane!"

451 34 25
                                    

Sürünerek kalktım yataktan. 5 günlük tatilim bitmişti ve ben o kadar fark etmemişim ki dün bittiği halde okula gitmeyi unuttum. Bu tatil her ne kadar benim açımdan ödül olsa da anneme göre yüz karası, ceza vesaire. Kalkmak o kadar zordu ki benim için, banyoya duvarlara sürtüne sürtüne gittim. Yetişemeyeceğimi biliyorum ama denemeden pes etmek istemiyorum. Şaka şaka belki servisi kaçırırım da anneme söyleyecek bahanem olur. Odama geri döndüğümde 15 dakika geçmişti bile. O kadar oyalandım mı lan? Diye düşünürken annemin aradığını fark ettim.

"Alo!"

"Bugün de okula gitmemezlik yap senin saçını başını yolarım. Beni hastanede bağırttırma!"

"Sana da günaydın anne. Sorduğun için teşekkürler bende iyiyim." Diyip dalga geçtim.

"Bak hele. Birde benimle dalga geçiyor. Kızım sen okumada ben seni imam hatipe gönderim gör. Orada kendine koca bulursun. Al sana ne güzel işkence."

"Anne yaaa..." yine tehtit etmeye başladıysak bu konuşmanın sonu gelmez. "Senin hastan falan yok mu?"

"Salona otobüs parası bıraktım. Servise yetişmezsen onla git. Hangi otobüse bineceksin biliyorsun değil mi?" Gözlerimi devirdim. Telefonu hoparlöre alıp şu an ki varsayılan taklidini yaptım. "Orda mısın Hayal?!"

"Evet."

"Ne evet? Orada olduğun için mi yoksa bildiğin için mi?"

"Ne farkeder bu da bir bahane sonuçta." Demek isterken ağzımdan "İkisi de anne. Ayrıca geç kalıyorum."

"Benimle konuşurken de üstünü giyebilirsin."

"Mantıklı ama acele etmem için bir sebebim yok."

"Hayal!" Diye bağırdı muhtemelen hastaneyi inletecek şekilde.

"Annecim sen hiç kuralları bilmiyorsun. Ne yapar hemşire? Hiiişşş!" İşaret parmağımı dudaklarımın üstüne getirdim.

"Tamam hadi kapat." Diyip hoşçakal demeden beni 'dit dit dit' sesiyle muhattap etti. Okul tişörtümü bulamıyordum. İğne atsan yere düşmez bir dolabım vardı. Bu yüzden sivil giyindim. Yeni bir uzaklaştırma için makul bir fikirdi. Bazen bende zeki olabiliyormuşum. Siyah kotumun fermuarını çekip çantamı sırtıma attım. Mutfaktaki parayı da alıp evden çıktığımda birşey unutmuşluk hissine kapıldım. Telefon, cüzdan, çanta, ayakkabı, kol saatim, param, anahtar... anahtar? Kahretsin atın toprak üstüme anahtarı kapının üstünde unuttum. Hemen annemi aradım ama meşgule attı. Babamı aradım, açmadı. Allah belamı vermesin benim!

"Tamam, Hayal panik yok! Sakin. Nefes al ver. Tamam. Okuldan gelince düşünürsün. Okul... okul! Anasını servis!" Hemen merdivenlerden inip kapıya çıktım. Bizim servise benzeyen birşey uzaktan köşeyi dönüp gitti. Bir bu eksikti. Aferin. Durdunuz durdunuz tüm felaketler bugünü buldunuz. Şuradan bir araba bana çarpar yine tam olur. Durağa koşmaya başladım. Çok uzağımızda olmasa da kısacık yolda beni niye köpek kovalıyor ki? Ara sokaklara girip izimi kaybettirmeye çalışırken biraz daha vakit kaybettim. Köpeğin sesi kesildiğinde durağına doğru tekrar koşmaya başladım. Ana caddeye çıktığımda durağı görebiliyordum. Bir otobüs durağa yanaştı. Kesin o da benim bineceğim araçtır. Derin bir soluk verip koşmaya devam ettim. Bir anda telefonum çalmaya başladı. Çantanın tek kolunu çıkarıp telefonumu içinde aramaya koyuldum bir yandan da önüme bakmadan koşuyordum.

Birine falan çarpmayı beklerken demir direğe kafa attım. Geri geri çarpmanın etkisiyle sendeledim. Kafamı ovuşturup acı ve sinir patlaması ile çantamı yere fırlattım. Hala telefon çalıyordu. Çığlık atmak istiyordum. Rezil oldum, beni gören var mı diye bakamıyordum etrafa. Ayaklarımı yere ritmik bir şekilde vurup direğe tekme attım. Telefon susmuş ve tekrar çalmaya başlamıştı. Çantamı elime alıp telefonumu buldum.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin