M-37 "Size bir içki ısmarlayabilir miyim?"

135 12 0
                                    

*****

"Bu şarkı nasıl?" Belki umutla sorduğum ellinci şarkıydı ama hiçbiri kabul görmemişti. Tıpkı bu şarkı da olduğu gibi reddedilmiştik. Arkamda baterideki Orhan sinirlenmeye başlamıştı. Bana yiyecekmiş gibi bakıyordu. Elektrogitarda Can vardı. Gözlerini yumup kafasını sağa sola salladı. Onlara göre şarkılarım fazla melankolikti. E tabi haklılar, müzik ruhun gıdası. Bildiğim şarkıların hepsi melankolik.

"Olmayacaksa neden bu liste de var?" Diyerek isyan ettim. Elime bir sürü şarkı yazan bir liste vermişler, arasından seçmemi istemişlerdi. Son şansımı da kullanmak istedim ve bildiğim bir şarkı var mı diye listeyi tekrar taradım. Hayır! Hayır yok!

"Bu iş bana göre değil. Sanırım zirvede bırakacağım." Listeyi Can'a uzattım ve sahneden indim.

"Vaktimizi almaya devam edersin diye düşünmüştüm." Diye bağırdı arkamdan Orhan. Birbirimizi hiç sevmeyeceğimizi anladım.

"Hayal, durur musun?" Merdivenden iner inmez hemen arkamdan gelip beni durdurdu. Can için her zaman bir umut vardı. Ellerimi tuttu ve gözlerine bakmamı söyledi.

"Hadi ama aile var burada!" Diye mızmızlanan Orhan'a Can elindeki penayı fırlattı. Küçücük şeyden etkilenmeyecek kocaman gövdesi ve kıvırcık uzun saçları olan Orhan vurulmuş gibi yaparak Can ile dalga geçiyordu. Diğer enstrümanları çalan arkadaşlar seslerini çıkarmadan sabretseler de arada oflama sesleri duyuluyordu.

"Seninle evde ne konuştuk? Ne hayallerle geldin buraya? Şimdi neden küçük bir engelde vazgeçiyorsun?" Göz dengim olmak için bana doğru eğilmiş, umut veren mavi gözleriyle bakıyordu.

"Bazen hazırlanır, süslenir, güzel güzel giyinirsin ve evden çıkarsın." Durup idrak etmiş mi kontrol ettim. "Sonra yolda giderken ayağın takılır çamura düşersin ve üstün başın batar. Ev yakın der ve geri dönersin. Varacağın yere bu şekilde gidemeyeceğin için eve dönüp tekrar hazırlanırsın. Anladın mı? Bazen ilk engel diyip geçmemek lazım." Söylediklerimi komik bulmuş gibi bir hali vardı. Ellerimi bırakıp bir elini beline diğerini ağzına siper etti. Orhan, arka fonda bateri çalmaya devam ediyor, Can bıyık altından gülüyordu.

Gelişi güzel göğsüne bir tane geçirdim.

"Ne gülüyorsun ya?" Hala birşey demeden güldüğünü gizliyor ama kıpkırmızı olduğu için açık veriyordu. Beyaz teni sıkıya gelemiyordu demek ki?

"Can! Gülme, kes." Bu sefer sinirlenip elini vurdum ve sesli bir 'hah' sesi çıkardı.

"Kusura bakma!" Hala kendini sıkıyor, kahkaha atmamak için. "Ben ne dediğini anlamadım. O an... o an..." gülmeye başladı. Sinirden çıldıracak noktadaydım. Orhan hala ritmik olmayan gelişi güzel sesleri çıkarmaya devam ediyordu.

Sonunda yutkundu ve kendine geldi. "Seni dinleyemedim. O an sen çok tatlıydın." Dediğinde midem alt üst oldu. Başımdan buz gibi su dökülürcesine titredim. Ne tepki vereceğimi bekliyor, Orhan hala o davula vurmaya devam ediyordu.

"Orhan yeter!" O kadar gür bağırmıştım ki yeter kelimesi birkaç kez yankılandı. Korkuyla elindeki sopası fırlayan Orhan ne olduğunu anlamamış gibi bakıyordu. Can kendine değil de Orhan'a tepki verdiğimi görünce garipsemiş ama bozulduğunu belli etmemeye çalışıyordu.

"Ee..." uzun bir sessizlik oldu. Benim sesimden sonra ses çıkarmak isteyen kimse yoktu. Barmen havaya atıp tuttuğu bardakları tutup bir daha atmadı.

"Tamam o zaman. Provalara devam edelim biz. Bugün sen sadece izle. Bir anda olacak değil." Can el çırptı ve sahneye tırmandı. Bir lider edasıyla provalara başladılar. Birkaç şarkı ve aralarında ki espirilerle vakit geçiyordu. Ben bir masaya geçip oturdum ve bu günün bitmesini bekledim. Uzun bir gün olmuştu. İnsanlar gelmeye başlamış, bar ıssızlıktan çıkıp kalabalık ve gösterişli mekanlara dönmüştü. Kendime bir meyve kokteyli alıp masama geri dönene kadar geçen süre yüzyıllar olmalı. İçerisi o kadar tıklım tıklım dolmuştu ki nasıl nefes alabildiğimi sorgulamaya başlamıştım. Can ve saz arkadaşları çalmaya başlamıştı. Orhan artık sürüye uyuyor ve daha demin ki sesleri çıkarmıyordu. Can yine herkesi büyüsü içine alıyordu. Tıpkı onu ilk gördüğüm gün gibi büyülü birisiydi. Sahnede ki duruşu, gitar çalışı, arada arkasına dönüp sonra da saçlarına elini geçirişi her hareketiyle harika görünüyordu. Ama herşey bununla kalmıyordu. Bizim eve gelmesinin tek sebebi annemin isteği olamazdı. Birşey peşindeydi. Boşuna değildi. Yaptığı herşeyin bir açıklaması olmalıydı. Telefonumu çıkarıp kızlara mesaj attım.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin