M-29 "Seni Yenebilirim."

183 17 23
                                    

"Gel bakalım içeri." Valizimi elimden alıp içeri giren babamı takip ettim. Sanki ilk defa geliyormuş gibi bakıyordum etrafa çünkü ev değişmiş. Girişteki ayna yok olmuş. Mutfak kapısı kapılı- çok zor açıldığından o kapıyı hiç kapatmayız. Salondaki cam sehpa gitmiş. Televizyon ünitesinin üstündeki aksesuar, dekor ne varsa artık yoklar. Birşey demeden odama gittim. Gördüğüm an çığlık atma istediğimi bastırıp babamın yanına gittim.

"Baba evimize ne oldu?" Hiç fark etmemiş gibi suratıma bakıyordu.

"Nesi var?"

"Odamdaki herşey gitmiş. Kırılabilen herşey..."

"Haa onu mu diyorsun?" Sonunda. "Seni korumak için."

"Böyle koruma mı olur babam? Oldu olacak bileklerime de kesemeyim diye plastik tasmalar takın."

"Aslında güzel fikir-"

"BABA!" Gülerek yanıma geldi. Ellerini omzuma koyup hafifçe vurdu. "Şaka yapıyorum, ben sana hiç kıyar mıyım?" Kollarımı göğsümde bağlayıp trup atma pozisyonu aldım.

"Bana ne?"

"Küçük sultanım benim. Lütfen kızma bize. Gerçekten senin iyiliğini düşünüyoruz." Omuz silktim. Çenemi hafifçe kavrayıp yukarı kaldırdı. "Hadi babana bir gülümse. Ölümlerden döndün kız!" Diyip omzuma vurdu. Geriye sendeledim. Daha fazla dayanamayıp hemen yılışık hareketler yapmaya başladım. Sarıldık.

"Aa benim sana söylemem gereken birşey var." Hemen ciddileştim. Konunun Can'a ne zaman geleceğini bekliyordum. Kesin yüzünü bir daha göremeyeceğim. Mahalleden bile geçmez artık.

"N-ne?" Dedim kekeleyerek.

"Eve yatılı misafir getiriyor annen. Birkaç gün bizde kalacak."

"Kim ki?" Konunun Can olmaması sevindiriciydi. Ama yatılı misafir işi hiç olmamıştı.

"Akşam hastaneden birlikte gelecekler. O zaman kim olduğunu görürsün."

"Peki, tanıdık mı?" Dudaklarını büktü. Anlaşılan tek kelime etmeyecek.

"Ha birde şu hayatını kurtaran çocuğun telefonu sende var mı?"

"Hayır, neden?" Şaşırt beni baba.

"Bi' akşam yemeğine davet edelim ayıp olmasın."
"Hayır." Diye gürledim. "Ne gerek var? Ayıp olmaz." Babam bu gereksiz ses yükseltmeme bir anlam vermeye çalışırken kapı çaldı. Kapıya koştum. Dilara ile Zeynep gelmişti ve Volkan.

"Okuldan kaçtık."

"İyi halt etmişsiniz." Gözlerimle bu niye geldi dedim. Dilara omuz silkti. Zeynep göz devirdi. Bu demek oluyor ki peşlerine takılmış. "Volkan, neden-" babamın sevinç çığlığı duyuldu.

"İyi insan lafının üstüne gelirmiş. Geçin geçin. Bizde şimdi tam senden bahsediyorduk oğlum." Babam kızların yüzüne bile bakmadan Volkan'ı alıp içeri girdi.

"Yandık." Elimle yüzümü kapattım. Bu çocuk git gide sinir kat sayımı oynatma listemde zirveye oynuyordu. Allah sonumuzu hayretsin. Yoksa diğer kanı benim ona vermem gerekecek. Bıçaklardan uzak durmaya bak Hayal. Kızlarla birlikte salona girdik. Babam ile Volkan maşallah- Allah bozsun- baya koyu bir sohbete dalmışlardı.

"Yemek için bekliyorum bak. Gerekirse aileni bizzat ararım." Öksürdüm.

"Baba çocuğa emrivaki yapmasana."

"Çok sevinirim, Cevdet amca." Kızlarla birbirimize baktık. Amca kelimesi benim için artık sıradan bir kelime değildi. Amca demeye başladıysa devamı gelir demek. Allahım iyi ki yaşım küçük. Evlenecek yaşta olsam babam kesin beni Volkan'a verir.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin