M-36 "Seni önemsemek benim görevim!"

128 12 27
                                    

Akşam yemeğini aceleyle yiyip odama çıktım. Sahneye çıkacak olmanın heyecanı şimdiden başlamıştı. Üstüme ne giyeceğim? Çok heyecanlı. Dolaba tekrar baktım. Sanırım gidip Can'a danışmam gerek. O ne giyebileceğimi iyi bilir. Ne de olsa yılların solisti. Sahnede ne giyiyor biliyordur. Evet, evet gidip ona sormalıyım. Odamdan çıkıp Can'ın kapısına dayandın. Tam kapıyı çalmak için elimi kaldırmıştım annemin sesi duyuldu. Can'ın odasında ne işi vardı? Ayrıca kapı kapılı ne işler çeviriyorlar bunlar? Kulak kabarttım.

"Ben de yardım etmeye çalışıyorum ama olmuyor. Sen bu işin okulunu okumuşsun biliyorsun. Ama insanın içinde olmalı. Ben hemen kızıyor, bağırıyorum." Ne olduğunu anlamadım ama benim hakkımda konuşuyorlar gibi geldi. Biraz daha dinlemeye karar verdim.

"Kendinizi lütfen suçlamayın. Bu aşamayacağınız bir sorun değil."

"Emin misin? Çünkü ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum."

"Merak etmeyin Bahar Hanım, kızınızı çok iyi yetiştirmişsiniz. Sadece biraz sabır lazım." Hanım mı? Hangi köyün beyefendisi bu? Anneme hanım diyor. Çok resmi. Neden?

"Teşekkür ederim Can, herkesin evine lazımsın. İyi ki seni buraya getirdim." Ne olduğunu hala anlamış değilim. Annemin arkadaşının oğlu dediler. Getirdiler evimize koydular bu çocuğu. Şimdi annem getirmişim derken neyden bahsediyor? Özellikle getirmiş gibi söylemişte olabilir. Tek kalmasın bizde yaşasın diye getirdim demişte olabilir. Kapıyı çalmadan içeri girdiğim de sarılmışlardı. Beni görünce ayrıldılar.

"Kızım? Birşey mi oldu?"

"Sadece... sadece..." ne için geldiğimi bile unutmuştum. "Can hazır mı diye bakmaya geldim."

"Hazırım. Sen?" Üstümde eşofman vardı. Yüzüm kızarır gibi oldu. Neden utandım bilmiyorum.

"Pek sayılmaz." Dedim.

"Bu arada Hayal sana söylemem gereken birşey var kızım."

"Efendim anne?" Konu eşofmanımdan uzaklaşsın diye canımı veririm söyle annem.

"Seni davete gel diye zorladığımı düşündüm. İstemiyorsan Can ile gideceğiz."

"Neden?" Diye bir inilti çıktı dudaklarımdan. Üzülmüştüm. Benim yerime Can'ı tercih etmesi beni kırıyordu. Kıskanıyordum.

"Gelmek mi istiyorsun?" Diye sorduğunda sanki 'gelme' der gibi söylemişti. Bakışları da ona destek veriyordu. Nasıl evet diyebilirdim ki? Üzgün olduğumu belli etmeden sessizce mırıldandım.

"Hayır." Bu cevabım ikisinide baya mutlu etmiş görünüyordu. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Benimse tadım kaçmıştı. Onlar sohbet etmeye başladıklarında ses yapmadan bir hayalet gibi odadan çıktım. Kendi odama gidip bulduğum tüm siyahları üstüme geçirdim. Telefonumun kabını da siyah yaptıktan sonra artık yas temalı ifademe girebilirdim. Neyin var diye soranlara yok birşey diye cevap verip sıkıldığını ifade eden oflamaları sık sık yapman. Saçlarınla oynamak benim kolaylıkla girdiğim bir roldü. Zaten bu rolden pek çıktığım da söylenemez.

Odanın kapısı çalındı ve içeri Can tüm pozitif enerjisiyle girdi. Gülücükler saçarak bana baktı.

"Fazla siyah olmamış mı sanki? İnsanların seni görmesini istemiyorsan tercih edebileceğin bir renk."

"Bilmişlik taslamadan iki dakika duramaz mısın sen?" Diye çıkıştım.

"Ne dedim ki şimdi ben?"

"Deme hiçbir şey. Ne güzel oturuyorduk, oturduğumuz yerde. Sürekli icat çıkarıyorsun."

"Hadi hadi söylediğim de gözlerinin içi parladı. Yalan söyleme. Neden sinirlendin onu söyle sen?" Odaya girip kapıyı kapattı ve kilitledi.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin