M-26 "Kuzen"

213 18 9
                                    

***** Hayal'den *****

Ben kırk yıl düşünsem aklıma Can ile oturup çizgi film izleyeceğimiz gelmezdi. Şimdi o karşımda abi değil, minik bir çocuktu. Patlamış mısırı normalce ağzına koymak dışında tüm figürlerle deneyerek yemişti. Tom ve Jerry izliyorduk. Televiyonun önüne çektiğim koltukta birlikte oturup battaniyeyi üstümüze örtüp boyuna izliyorduk işte. Tabi ki televizyona bakmak yerine Can'ı izlemek gibi bir saçmalık yapmıyorum... Tamam belki göz ucuyla...

Yanında getirdiği flaşta tüm bölümleri vardı. Yani bir saate yakın burada oturuyorduk. Sonra tam Tom, Jerry'i yakaladı diyecek kapı çalınıyor. Battaniyeyi üstümden atıp kapıyı açmak için kalkıyorum. Kapıda kimleri göreyim? Kumsal ile Üzeyir bana bakıyor. Tam mutlu oldum, bu mutluluğumu kimse bozamaz derken.

"İyi akşamlar. Müsait değilsiniz değil mi Hayal? Oldu hadi görüşürüz." Merdivenlere doğru adım atan Kumsal'ı Üzeyir yakaladı ve karşıma geri getirdi.

"Hayal, Kumsal'ın sana demesi gerekenler var."

"Ay hiç zahmet etmesin." Büyük bir kabalıkla kapıyı örtüyordum ama Üzeyir buna da engel oldu.

"Sana söylemesi gereken şeyler var dedim." Bu sefer tam gözümün içine bakıyor. Anla artık der gibi bakışlar atıyordu.

"Kim gelmiş?" Diyip yanıma gelen sevgili Can'ımız eksikti. "Selam Kumsal! Selam dostum." Diyip Üzeyir'in elini sıkıyor.

"E girin bari içeri." Dedim hiç istemeye istemeye olsa da. Onlarda içeri girdi. Hep beraber salona geçtik. Ben kapalı olan ışıkları açtım, Can battaniyeyi falan topladı, televizyonu kapattı.

"Yanlış bir zamanda mı geldik?" Dedi Kumsal. İmali imali bana baktı. Ben ise sadece ona dil çıkartmak istiyorum.

"Fark etmenize sevindim. Umarım vicdan azabından ölüp gidersiniz." Bu sefer imalı konuşan ve bakan ben olmuştum. Can ile sevgili olma olayını hala unutmadım. Hem zaten seni gözüm tutmuyordu. İyi oldu böyle en azından bir bahanem var.

Sakin olmamı söyleyen bir hareket Üzeyir'den geldi. Koluma hafifçe dokunup çekti elini. Kollarımı göğsümde bağlayıp "E ne diyeceksiniz bana?" Dedim. Üzeyir Kumsal'a döndü. Kumsal ise derin bir nefes alıp özgüvenini güncelleyerek daha özgüvenli bakmaya başladı.

"Biz seninle odanda konuşalım yalnız." Kolumdan tuttup beni odama çekti. Ben arkasından hayretler içinde geride bıraktıklarıma bakıyorum. Odama girip kapıyı kilitliyor. En son bu odada kilitli kaldığım zamanı hatırladım da sonu hiç iyi bitmeyecek.

"Sana tek birşey söyleyeceğim. Sen bunu anlayacaksın ve beni yormayacaksın." Masama oturup tırnaklarıyla oynamaya başladı. Doktorumun dediği şeyler yavaş yavaş beynime yüklenirken sinirle ellerimi yumruk yaptım.

'Kendimi ezdirme. Sen karşındakinden daha zayıf asla değilsin.'

"Emrin olur paşam, başka derdin?" Diyip yatağıma oturdum.

"Üzeyir'den uzak duracaksın. Gerekirse görüşme. Çünkü o benim."

"Allah Allah! Bak şimdi. Ne yapalım? Senin olduğunu gösteren belgen nerede? Ah pardon! Üzeyir bir 'mal' değildi, unutturdun." Sözlerim ağır gelmiş olacak ki hışımla ayağa fırladı.

"Bana bak gerizekalı, uzak dur dedim sana. Yoksa-" hemen ayağa kalkıp sözünü kestim.

"Yoksa ne olur? Bana bak Kumsal hanım, bana kimse ne yapmam gerekeni söyleyemez."

"Oo! Sen konuşmayı da mı bilirdin? Küçük zavallıcık." Çocuk gibi konuşup beni tahrik ediyordu. Hele cümlenin sonunda yaptığı üzgün surat ifadesi... tam dayaklık.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin