M-42 "Belki bir mucize olur..."

128 11 19
                                    

"Bana herşeyi anlat." Derin bir nefes verip annem ile babama baktı.

"Sizi satmış gibi olacağım ama yeri geldiğinde ona bunu açıklayacağımı söylemiştim." Dedi hala ne olduğu hakkında mantık yürütmeye çalışıyordum ama pek güzel bir noktaya geldiğim sayılmaz. Başlangıç çizgisinde durmaya devam ediyordum. İşaret geldiğinde koşmaya başlayacak bütün düşüncelerim, yarışı kazanmak için duygudan duyguya sokacaklar beni ama sonunda kazanan ben olmayacağım.

"Sana herşeyi anlatmak isterdim ama bu çok karmaşık bir olay. Seni kandırmak hele hiç istemedim ama..." elleriyle yüzünü kapattı. Can çekişiyordu karşımda ama bu benim umrumda değildi. Bende meraktan kuduruyordum. Eşit sayılırız ve kimsenin kimseye acımasına gerek yok.

"Ben aslında bir doktor adayıyım. Psikoloji okuyorum. Yakında mezun olacağım ve tam bir psikolog olacağım. Annen ile aynı hastanede çalışıyoruz. Staj görüyorum ve gerçekten incelediğimiz vakalar var. Bunlardan birisi sendin." İşaret parmağı beni gösterdiğinde vücuduma dokunmuş gibi ürperdim. Onlarca hastadan biri olmak, insanların arasında çıplak dolaşmak hissi uyandırmıştı bende.

"Bir tezimiz var. Sevgi herşeyin ilacı. Bunu neden sizin üzerinizede denemeyelim ki dedik. Biz gibi genç doktor adayları deneyerek öğrenmeyi seviyorum, bizim gelişmemiz için her deney bir iş tecrübesi kadar önemli." Kobay bir fare olduğum gerçeğini hazmetmek için elimi kaldırıp onu durdurdum. Zamana ihtiyacım var. Çünkü bu cümlenin sonunun ne olduğunu biliyorum.

"Hayal ben özür dilerim. Niyetim seni kendime aşık edip duygularınla oynamak değildi. Sana beni sevmen konusunda uyarmıştım. Çünkü sevgiden kastım senin arkadaşlarınla olan iletişimindi."

"Onların da mı haberi var bundan?" Hayatı bir kutu yumurta olarak düşünürsek bir adam karşıma geçmiş tek tek topladığım yumurtalarımı kırıyordu. Salonda bir sessizlik hakim olduğunda sorumun cevabını aldım ve artık yumurtalarımı tek tek yere atmıyordu. Sepetime aşağıdan sertçe vurmuş ve tüm yumurtalarım yere düşmüştü. Çıkardıkları sesler canımı acıtıyordu. Bunu bilip de nasıl benimle oynarlar? Onlar benimle Can'ın izini sürenler değil miydi? Onlar değil miydi benimle meraklanan, benimle heyecanlanan? Yalan mıydı? Oyun muydu?

"Günden güne iyiye gidiyordun, herşey yolunda ilerliyordu ama hesaba katmadığımız şeyler oldu ve sen canına kast ettin. Bu sana uygulanan tedavinin başına geri dönmek demekti. Tüm emekler boşa gitmişti. Sevgi anlaşını değiştirmek istedik. Volkan hiçbir şeyden habersiz elimize düştü ve istediğimiz gibi seni seviyordu. Fakat yine olduğu gibi bir pürüz çıktı ve senin hisselerini fark ettim. Bana olan hislerini... Daha önce benim evime geldiğinde geçirdiğin atak aklıma geldi ve Volkan'dan vazgeçtik. Çünkü bu seni kötü etkiliyordu." Pişmanlıktan kuduruyordu, karşısında ağlamamak için direniyordum. Sonunu duymak istiyordum. Canımın nasıl yandığını hissetmek istiyordum. Bunu onu asla unutmamak için yapıyordum. Cümlelerini sürekli biz yaptık diye bitiriyordu ve bu kobay olduğumu açık açık yüzüme vuran ikinci tekmeydi.

"Sen tezimizi çürüttün ve tedaviye ihtiyacın olduğunu, hastaneye yatman gerektiğinin kararına vardık ama annen bunu istemedi. Babam bu yüzden beni sevmiyor çünkü kimse çocuğunun sorunları olduğunu kabul etmek istemez. Ben onu anlıyorum." Lütfen, çocuğun olduğunu söyleme! Babamla bakıştı. Babamın hıçkırıklarını duyabiliyordum.

"Ve... buraya taşınmamın asıl nedeni tedaviyi evde devam ettirmek. Böylece kimse sana deli demeyecek, normal hayatında bir değişme olmayacak ve travma yaşamayacaktın. Bunlar annen ile babanın düşüncesi." Çocuğun olmadığına sevindim Can.

"Peki sen kaç yaşındasın? Kumsal ile gerçekten arkadaş mısınız? Benimle otobüs durağında bilerek mi çarpıştın?"

"Öncelikle 18 yaşında değilim ve sanırım annen ile babanın da bilmediği bir şey itiraf etmeliyim ki bu işe girmemin tek nedeni belki başarı kaydedersem fakülteye beni geri alırlar diye düşündüm. Ben bir nedenden dolayı atıldım ve elime harika bir fırsat olarak geldin ama senin duyguların herşeyi mahvetti." Gözlerindeki siniri gördüğümde bir anda gözümde bir an canlandı. Aynı Can ile olmayan dam maceramızda bana sinirle bağırdığı bir andı. O kadar aynıydı ki yaşamadım dersem gerçekten yalan olurdu. Biz dün gece o dama çıkmıştık artık şimdi daha iyi hatırlıyordum. Can olduğunu sandığım kişi açık açık yalan söylüyordu.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin