M-28 "Aşk Polemiği"

178 13 15
                                    

Hastanede yoğun bakımdan gözetim odasına alındığımda ilk ziyaretime babam gelmişti. Çok kızmıştı. Ağlayarak beni azarlaması görüldük şey değil. Akacak yaş kalmadığında zor ikna etmiştim bir daha böyle birşey yapmayacağıma. Ama bir türlü inanmıyordu. Adam haklı, ben olsam bende inanmazdım.

"Şimdi gidiyorum. Lütfen... sözünü hiç unutma." Saçlarımdan öptü. Uslu kız olup kafamı salladım. Kapıdan çıkarken içeri Zeynep girdi. Babam çıkar çıkmaz hemen yanıma koşup bana sarıldı.

"Özür dilerim."

"Ne için?" Dedim şaşkınlıkla.

"Yaptıklarımın hepsi için. Bir an benden helallik almadan gideceksin diye çok korktum." Kıkırdadım.

"Hakkımı helal ettim. Ya sen?"

"Ettim ettim." Ağzından garip sesler çıkararak kedi görmüş gibi beni seviyordu. Yanaklarımı sıktı. Saçlarımı bozdu en sonunda sarıldı.

"Sana anlatmam gereken çok önemli birşey var." Dedi ciddileşerek. Hemen toparlanıp heyecanla ne diyecek diye bekledim.

"Ne? Ne oldu anlatsana?" Dedim sabırsızlıkla. Tam ağzını açtı birşeyler geveledi, kapı açıldı. Dilara hızla içeri girip "Yeter bu kadar konuştuğun. Daha sırada bir sürü insan var. Çık bakalım." Diyip Zeynep'i kolundan tuttup dışarı çıkardı.

"Neden hepiniz birlikte girmiyorsunuz ki?" Dedim ama beni dinlemeden Zeynep'i kaldırdığı sandalyeye oturup boğazını temizledi, saçlarını düzeltti.

"Özür dilerim arkadaşım. Seni yalnız bıraktığım zamanlar oldu. Valla annem izin verse sizin evde kalırım. O derece seviyorum seni." Diyince bu sırayla girmelerinin nedenini anladım. Herkes bana hakkımı yediği konuda özür dilemeye gelmişti.

"Ettim ettim." Dedim.

"Hı?" Almaz almaz suratıma baktı.

"Helal ettim." Ellerimi iki yana açtım ve sarıldık.

"Annem benim be. Seni bir daha bırakan..." sözünü kestim.

"Tamam, gerisini söylemene gerek yok." Kahkaha atmaya başladık. Bu ilk gülüşüm olmuştu. Bunu Can'a saklamak isterdim. Acaba o da gelecek miydi? Bana sarılmasını istiyorum. Ben Can'ı düşünürken Dilara anlatmaya başlamıştı bile.

"Bu arada asıl konuyu unuttum. Sen yokken neler oldu bir bilsen..."

"Ne oldu? Zeynep'te birşeyler diyecekti ama sen girince yarım kaldı. Çatlatmayın adamı anlat hemen."

"Sen bileklerini şey..." bakışları bileklerime gitti. Bir an ortamda soğuk rüzgarlar esiyor gibi oldu. Bileğimi yorgana bastırıp saklamaya çalıştım. "Çok kan kaybetmişsin. Senin kanında ne asil kan. Öyle herkeste bulunmuyor."

"Eeee.... sadede gel."

"Sana kan veren kim bil bakalım?" Heyecanım bir anda yok oldu. Yerini merak alırken kim verdi diye düşünmeye başladım.

"Kim?" Tam söylüyordu kapı açıldı. Hay ben! Bilerek mi yapıyorsunuz? Zaten ölümden döndüm. Birde heyecandan gidip geleyim. Alıştım nasılsa. Kapıya baktım. Yüzü yerde Kumsal yavaş hareketlerle içeri süzüldü.

Dilara "Neyse ben çıktım." Diyip bana sarıldı ve gitti. Kumsal kapıyı kapatıp yanıma geldi.

"Ben... şey... geçmiş olsun. Üzüldüm."

"Kumsal." Uzanıp elini tuttum ve sandalyeye oturttum. "Özür dilerim." Beklemediğini belli ederek suratıma şaşkın şaşkın baktı.

"O gün sana saldırdığım için özür dilerim. Kendimi kaybetmiştim. Kendi kendime birşeyleri kanıtlamaya çalışıyordum." Seğiren gözünden bir damla yaş düştü. Tuttuğum elini sıkıp bana karşılık verdi. Gözyaşları çoğalırken mutlu gözüküyordu.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin