M-13 "Adı yok."

325 32 15
                                    

****Hayal'den****

Yarım saatten fazladır Zeynep'i dinliyorduk. Daha doğrusu o konuşuyor ben ise sadece izliyordum. Görüntü var, ses yok! Misss... temiz iş. Açıkçası ne dediği de beni ilgilendirmiyordu. Bu kazadan sonra iyice umursamaz olmuştum. Oysa Zeynep'i severdim ben. Şimdiyse öylece çaba sarf eden diğer insanlardan farksız. Dilara ve Merve içinde aynı şey geçerli. Eskisi gibi olduğumuz zamanları özlemeye başladım. Ama hala herşeyin sorumlusu Kumsal! Bu hastanede müşahade altında kalmam bile onun suçu. Çok saf ve temiz olduğunu mu düşünüyorlar? Yanılıyorlar. O tatlı kız rolleri bana sökmez. Ben herşeyin gayet farkındayım.

"Değil mi Hayal?" Bir umut gözlerle bana dönen Merve'ye baktım.

"Off... sabahtan beri kafamı şişirdiniz. Uyandığımdan beri dır dır! Siz ne ara uyanıyorsunuz? Hastaya saygı biraz." Diye mızmızlanıp ayağa kalkmaya yeltendim.

"Hayır! Sakın kalkma." Böyle davranmasının nedenini öğrenmek için Zeynep'e baktım. "Çünkü..." bir neden bulmaya çalışarak etrafını taradı. Ama onu kurtaran Dilara ya da Merve değil. Açılan kapı olmuştu. Beyaz önlüklüler odanın içine dolarken en arkadan annem göründü.

"Günaydın Hayal Sancak! Bugün nasılsın?"

"Beni buradan çıkarmazsan serumuma zehir katacak kadar harika hissediyorum." Arkasından da yapmacık şekilde gülümsedim. Beyaz önlüklüler söylediğimi şaka sanıp güldü.

"Anlaşılan baya iyisiniz. Espiri yapacak kadar." Sırıtan doktora ben ciddiydim bakışları attım. Adam olan biteni anladığında 'gerçekten mi' bakışlarını bizimkilerin üstünde gezdirdi. Sonra gülümsemesi soldu ve yatağımın başucunda bulunan raporları eline aldı.

"Merak ediyorum. Küçük bir bayılma olayıyla neden beni bu kadar hastanede tuttunuz?" Annem panikleyip doktor ile göz göze gelmeye çalıştı. Adam önce bana sonra anneme ve tekrar bana baktı.

"Bugün taburcu olabilirsiniz. İyi günler Hayal hanım." Diyip etrafa pozitif enerji yayarak çıktı dışarı ve tabi diğer beyaz önlüklülerde peşinden.

"Kızlar sizde evinize gidin artık. Hergün buralarda süründünüz. Anneniz babanız özlemiştir sizleri." Anaç tavrını koruyup hepsine tek tek sarıldı annem.

"Bir şey olmaz Bahar teyze. Zaten annemgilde gelecekler ziyarete. Yalnız bırakmayalım onu." Annemin karşısında kuzu kesilen dövüş horozu olarak bildiğim Merve'ye şaşkın şaşkın baktım.

"Aynen. Biz olmayacağız da kim olacak yanında?"

"İyi, peki." Diyip ikna olan annem yanıma gelip oturdu. Yüzümü avuçlarının içine alarak şevkatle suratıma baktı. "İyi misin kızım? Bir yerine birşey olmadan sağ salim çıktın ya. Çok şükür." Bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Anne! Ağlama, ben çok iyiyim. Çıkacağız ve eve gideceğiz, hayatımız kaldığı yerden devam edecek." Yüzümü okşadı.

"Bir daha asla seni evde yalnız bırakmayacağım. Dilara... sana tekrar teşekkür ederim kızımı bulduğun için." Konuya tek fransız kalan bendim herhalde. Evde yalnız kalmamla bunun ne ilgisi var?! "Ya bulamasaydın..." diyip kafasında kurmaya başladı.

"Anne! Kurma lütfen. Ben iyiyim bak. Hem beni Dilara bulmadı ki!" Dediğimde hepsi yüzünü kapatıp annemin arkasında kalanlar dudaklarını şiddetle oynatmaya başladı. Sanırım bana sövüyorlar.

"Nasıl yani? Sen evde bayıldın da kim buldu seni?"

"Ev mi?" Şaka herhalde der gibi baktım. Anneme yalan söylemişlerdi. Böyle bir olayda nasıl yalan söyleyebiliyorlar?! Konunun absürdlüğüne güldüm. "Anne ben barda bayıldım." Dediğimde yüzü değişti. O an neden yalan söylediklerini anladım.

× MUCİZE ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin