"Bayan Hill?" dedi matematik öğretmenimiz Bayan Lewis. Yine matematik dersine geç kalmıştım!
Bayan Lewis bana geçmemi işaret edince yine tüm sınıfın bakışları eşliğinde sırama geçtim.Kapının açılmasıyla tüm bakışlar oraya döndü. Kapıdaki kişiyi tanımıyordum. "Merhaba, ben yeni öğrenciyim." dediğinde yüzümü buruşturdum. Fazla sosyal bir çocuk gibiydi. Tekli oluşturduğumuzu ve hemen yan sırada aynı sıranın boş olduğunu düşünürsek sosyal olması yanıma gelip 'Selam, tanışalım mı?' diyecek gibi durduğunu gösteriyordu.
Yeni, sosyal öğrencileri pek sevmiyodum bu yüzden. Ancak yeni gelen ve bir köşeye çekilenlerin yanına giden ben oluyordum.Tam da tahmin ettiğim gibi gelen çocuk yan sıradaki boş yere oturdu. Bana bir bakış attı ve derse odaklanmaya çalıştı. Ben derse odaklanmaya çalışmıyordum. Çünkü zaten matematikten hiçbir şey anlamıyordum ve bu yüzden yapamıyordum. Odaklanırsam bi şey anlamayacağım kesindi.
Bayan Lewis, tahtayı doldurup dururken bir yandanda anlamadığım terimleri kullanarak açıklamalar yapıyor, matematik denen dersi anlatıyordu. Zilin çalmasıyla birlikte son cümlelerini söyledi ve çantasının yanına gitti. Çantasını alarak sınıftan çıkınca herkes kendi halinde takılmaya başlamıştı.
"Selam, buraya yeni geldim. Tanışalım mı?" diyen çocuğa baktım. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Gözlerimi devirme isteğimi bastırdım bakışlarımı mavi gözlerine çevirdim. Sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu. Ancak mavi gözleri bende Adrian'ın bıraktığı etkiyi bırakamamıştı. Neden her işe onu karıştırıyordum ki? Buna bir son vermeliydim.
"Pekala," diye mırıldandım. Ardından normal tutmaya çalıştığım ses tonuyla devam ettim. "Ben Kyra, sen?" dediğimde gülümsedi ve konuştu.
"Ben Caleb. Tanıştığımıza memnun oldum." dediğinde aynı fikirde olduğumu gösteren mırıltılar çıkardım.
"Bana okulu gezdirir misin?" dediğinde bunu yapmayı istemesem bile kabalık etmek istemedigim için kabul ettim.
Birlikte sınıftan çıkarken birkaç göz bize dönüyordu. Bize değildi aslında. Caleb'a dönüyordu.
"Buralar dolaplar. Herkesin bir tane oluyor." dedim umursamazca. Kantine doğru gittiğimiz zaman konuştum. "Burası tahmin ettiğin gibi kantin. Ancak öğle yemeklerinde yemek getiriliyor ve burada yiyoruz. Bir nevi yemekhane." dediğimde güldü ve konuştu. "Bende kantinde bu kadar çok masanın ne işi var diyordum." dediğinde ağzımdan hafif bir kıkırtı kaçtı.
Zilin çalmasıyla ona döndüm. "Sonraki teneffüste devam ederiz o zaman." dedim. Sınıfa çıkarken bana yaklaştı. Çok dibimde durduğu için rahatsız olarak bir veya iki adım uzaklaştım.
Yine yaklaştığı zaman bıkkın bir şekilde nefesimi verdim. Bana baktı ve gülerek benden biraz uzaklaştı.
Sınıfa girdiğimiz zaman yerime geçtim. Caleb kendi yerine geçtiği zaman tam ağzını açarak bana dönmüştü ki Bayan Lewis sınıfa girmişti. Matematiğin ikinci dersi...
Cebimde titreyen telefonumu aldım ve bakmaya başladım. Bayan Lewis'e bakınca geldiği gibi tahtaya yazı yazmaya başladığını gördüm.
Telefondan gelen mesaj annemdendi.
Nasıl hissediyorsun?
Gözlerimi devirdim ve parmaklarımı küçük tuşlarda dolaştırmaya başladım.
İyiyim.
Bunun sebebini bilmiyordum. Anneme bunu soracaktım ancak unutmuştum. Aklıma bunu anneme sormayı not ettim ve telefonumu çantama yerleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz | Karanlık Ruh
VampireGeceden nefret etmemin sebebi buydu belki. Kabuslar... Uykularımı işgal eden, bir zehir gibi acı çektiren kabuslardı. Gecenin siyahlığına olan aşkımı engelleyen de buydu. Gündüzün maviliğine olan aşkımı alevlendiren de buydu. Kabuslar hayatımı ele g...