|8.Bölüm|

12K 749 254
                                    

Multimedya: 'İzabella Kyra Hill'

*Nina'dan*

Hızla kapının çalmasıyla Aidan'ın yanından kalkarak kapıya yöneldim.
Karşımda duran kahverengi saçlı ve siyahlara bürünmüş kadına baktım. Kahverengi kahküllü saçları ve açık kahverengi gözleri vardı.

"Kime bakmıştınız?" dediğimde bana baktı. Suratında düşmanca bir gülümseme belirirken gülümsedi ve konuştu. "Aidan orada mı?" dediği sırada arkamda beliren Aidan'a ne olduğunu sorarcasına baktım.
 
Aidan'ın ağzı aralanırken karşısındaki kadının gözlerinin içine büyük bir nefretle bakıyordu.

"Merhaba Aidan. Beni özlediniz mi?" dedi kadın ukala bir tavırla.

*İzabella Kyra'dan*

"Adrian ben özür dilerim. O kadını tanımıyorum." dediğimde yine her zaman yaptığı gibi sustu.

"Kyra, senin suçun değildi." dedi Grace. Adrian biraz zarar görmüştü. "Kahretsin!" dedim sinirle gözlerim dolarken. Tanımadığım bir kadın gelip bana ve Adrian'a zarar veriyordu. Ve beni tanıyordu!

Çok saçmaydı. Yaşadığım her şey, düşündüklerim, kabuslarım, hayat, olaylar... Hepsi birer saçmalıktan ibaretti.

Hızla kapıya doğru ilerledim. Etrafımdakilere ya zarar veriyor ya üzüyordum. Kabuslar artık aklımı yitirme eşiğine getirmişti beni.

Olanlara bir anlam veremiyordum. Her ne kadar saçma olsa da bu kabusların ve olanların hepsinin bir geçmişi ve bir nedeni vardı. Aptal değildim. Ve bunu merak ediyordum. Ancak sorduğum kişilerin cevap vereceklerini düşünmüyordum.

Soğuk hava, tüm acımazsızlığıyla yüzüne çarparken gözlerimi sonsuza kadar kapatıp bir daha da açmamayı diledim. Neden yaşıyordum sahi? Mutlu olmak için mi? Hayat mutlu olmak için çok kısaydı. Ya da mutsuz olmak için çok kısaydı. Bilemiyordum. Kahretsin ki hiçbi şey bilmiyordum!

Sinirli adımlarla eve giden sapa yolda ilerlerken birine çarpmamla bu kişinin yine Adrian olup olmadığına baktım. Sürekli ona çarpıyordum çünkü.

Çarptığım kişiyi görünce adeta dilim tutulmuştu. Bu... Bu o kadındı. O siyahlara bürünen gizemli kadın. Bizim evin yakınlarında ne işi vardı?

"Ne işin var?" dedim sinirli ve tehditvari tutmaya çalıştığım sesimle.

"Ah, sakin ol hayatım. Biraz fazla abartıyorsun. Alt tarafı aileni biraz hırpaladım ve bayılttım. Belki acıdandır bilemiyorum." dediği zaman gözlerimi korkuyla kocaman açtım ve sinirle bağırmaya başladım.

"Benden ne istiyorsun?" dediğim zaman yüzündeki sahte gülümsemeyi silmişti.

"Senden istediğim bir şey yok İzabella. Ama onlardan var." dediği zaman alayla güldüm.

"Kimi kandırmaya çalışıyorsun ki? Onlara zarar vermek için beni de kullanacaksın, değil mi?" dediğimde içten bir kahkaha attı.

"Fazla kitap okuyorsun veya film izliyorsun küçük kız." dedi, kahkahası kesilip yerine küçük bir gülümseme bırakırken devam etti. "Ayrıca seni kaçırma olayını düşünmedim değil. Ve kaçırsaydım emin ol sana kötü davranmayacaktım." dedi, sözünün kalanını ise bir sır verirmiş gibi devam ettirdi. "En azından ailen sandığın kişiler gibi yalan söylemezdim." dedi ve geçen yaptığı gibi göz kırparak uzaklaştı.

Onun sözlerini düşünmeyi sonraya erteleyerek hızla eve doğru koşmaya başladım. Anne ve babamın pek iyi durumda olduğunu sanmıyordum.

Ev görününce hızımı sanki bunu yapabilirmişim gibi artırmaya çalıştım.

Büyük beyaz evin kapısına gelince kapı zaten aralık olduğundan içeri girdim. Salonda yerde baygın yatan anne ve babamı görünce telaşla yanlarına koştum.

"Anne! Baba!" Onlara bakınca pek zarar görmediklerini fark ettim. Bunu fark edince derin bir nefes aldım ve kadının söyledikleri aklıma geldi. 'En azından ailen sandığın kişiler gibi yalan söylemezdim.' Bunu derken ne demek istemişti?

Ailen sandığın kişiler... Onlar benim gerçek ailemdi. Her ne kadar anneme benzemesem bile babama az çok benziyordum. Yani sanırım.

Aklıma rüyamda gördüğüm kadın geldi. Anne ve babamın katil olduğu rüya. Tracy'nin dedikleri geldi. O olanlar gerçek miydi?

Aklımı karıştıran ise o kadının bana benziyor oluşuydu.

Düşüncelerimi kovmak ister gibi hızla başımı iki yana salladım. Düşünmekten bıkmıştım. Düşüncelerimde boğulmaktan bıkmıştım. Düşüncelerimin üstüme gelmesinden bıkmıştım. Sanki bir odadaydım ve duvarlar her geçen gün bedenimi ezmek için sabırsız bir şekilde üzerime geliyor gibiydi.

"Kyra?" diyen babama baktım. "Baba iyi misin?" dediğim zaman hızla anneme döndü telaşla ve konuştu. Soruma cevap vermemiş olması her ne kadar kalbimi kırsa bile şu durumda bu normaldi.

"Nina!" dedi telaşla. "O iyi baba." dedim gülümseyerek.

"O kadını öldüreceğim." dediği zaman kaşlarımı çattım. Hangi kadından bahse- Siyahlara bürünen gizemli kadın. Büyükanne Samantha...

"O kim?" dediğim zaman bana döndü ve konuştu.

"Siyah giyimli, kahverengi saç-" derken Adrian'ın bana yaptığı gibi sözünü kestim. O nereden aklıma gelmişti hiçbir fikrim yoktu.

"Onu biliyorum. O kim?" dediğim zaman gözlerini kaçırdı. Bu da bir şeyi bilipte yalan söyleyeceği anlamına geliyordu.

"Bilmiyorum Kyra." dediği zaman sinirle oturduğum yerden ayağa kalktım.

"Ben küçük değilim artık baba! Ben 16 yaşındayım. Her şeyin farkındayım. 'Bilmiyorum' diyerek beni kandıramazsın." dediğimde bana şaşkınca baktı. Benden böyle bir çıkışı beklemiyordu belli ki.
 
"Şu sorunun cevabını verir misin?" dedim ve devam ettim. " 'En azından ailen sandığın kişiler gibi yalan söylemezdim.' cümlesini bana söyleyen biri ne demek istiyor olabilir?"

***

Yeni bölüm geldi! Nasılsınız bakalım? Okulların açılmasına az kaldığını hatırlatarak tekrar moralinizi bozuyor ve konuşmaya devam ediyorum njdkdkc

1) En azından ailen sandığın kişiler gibi yalan söylemezdim. Cümlesi ne anlama geliyor?

2) Samantha kim? Onu seviyor musunuz bakalım?

3) Bölüm nasıldı?

4)Aidan bu sorunun cevabını söyleyecek mi?

5) Aidan ve Samantha nereden tanışıyor olabilir?

Seviliyorsunuz💕

İnstagram:

bir_vampirden_hamileyim

Ölümsüz | Karanlık RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin