|29.Bölüm|

8.6K 528 72
                                    

Multimedya: İzabella Kyra
Multimedyadaki şarkı: Bu aralar çok dinliyodum atayım dedim wkdkekdkskde

Uzun bir aradan sonra yine ben:) Biran hiç yazamayacağım sandım. Öyle ki yazmayı bile unutmusum denebilir. İyi okumalar💕

Hatırlatma:
*Ashley'den*

"Jack..." diye fısıldadım. Bakışlarını bana çevirince gözlerinde gördüğüm o hüzünle kendimi çok kötü hissettim.

Erica öldüğünden beri bu haldeydi. Onu kız kardeşi gibi görüyordu. Ve kız kardeşini kaybetmiş olmanın acısını yaşıyordu.

Aradan neredeyse 16,5 yıl geçmişti.

Bana sorarcasına bir bakış atınca konuşmak için ağzımı araladım. Aklımdan söylemeyi düşündüğüm şey yerine bir soru çıktı.

"Rüyaların gerçekliğine ne kadar inanıyorsun?"

Bana kaşlarını çatarak baktı. Bu soruyu sormamın amacını düşünüyordu büyük ihtimalle. Ortada bir şey yokken biri bana bu soruyu sorsa ben de garipserdim.

"Büyücülerin, vampirlerin ve kurtların olduğu bir dünya varken rüyalar pek garip gelmiyor." dediği zaman başımı salladım.

"Jack ben şey..." dediğim zaman bana dikkatle bakmaya başladı. "Rüyamda Erica'yı gördüm." dediğim zaman birkaç saniye tepkisizce baktı.

Ardından konuşmaya başladı.

"Sen de mi?"

Anlamazca ona bakarken o ise gayet sakin bir şekilde duruyordu.

"Nasıl yani?" diye bir soru çıktı ağzımdan.

"Ben de rüyamda Erica'yı gördüm sevgilim." dedi, yıllar sonra yüzüne bir tebessüm yerleşirken devam etti. "Erica geri dönecek Ashley. Erica geri dönecek."

***

Gözlerimi açtığımda odamdaki yatakta yatıyordum. Başımı çatlatmak istermişçesine şiddet uygulayan ağrı Erica ile kurduğum bu garip iletişimin yan etkilerinin olduğunu gösteriyordu.

Gözlerimi sımsıkı kapattım. Son birkaç gündür kimsenin kimseden haberi yoktu. Bu şiddetli baş ağrısı bile o kadar kötü gelmiyordu. Adrian'ı evde göremezken aynı şekilde Luke'tan da haber alamıyordum. Amy'nin ise varlığı da yokluğu da belli değildi. Evde olduğu zamanlarda bir hayalet gibi dolanıyor, evde olmadığı zamanlarda yokluğu fark edilmiyordu.

Birlikte çalışmamız gereken bu zamanda kimse ortada yoktu. Sanki aynı taraftaydık. Aynı tarafta farklı takımlara ayrılmış gibiydik.

Oflayarak yataktan doğruldum. İçimde garip bir his vardı.

Saate baktığımda henüz sabahın 5.00'i olduğunu gördüm. Bu duygusal değişimler uykusuzluk denen o berbat alışkanlığı beraberinde getirmişti.

Bir de şu konu vardı tabii...

Ölüm Uykusu...

Oraya gitmem gerekiyordu. O soğuk, karanlık ve sessizliğin hüküm sürdüğü yere gitmek istemiyordum. Ölümden korkmuyordum. Böyle garip bir hayatınız olduğunda ölüm basit geliyordu. Ama soğuk nefesini ensenizde hissedince avcıdan kaçan bir avın yakalanma hissi sarıyordu insanı.

Öfkeyle masadaki suyu kafama diktim.

Ölüm Uykusu denen büyü yapılmalıydı, yapılacaktı.

Bunun başka yolu yoktu. O zaman belki birkaç saniyeliğine de olsa mutlu ve huzurlu olabilirdim. Belki...

Üzerime siyah bir pantolon ve siyah bir kazak giydim. Siyah deri ceketimi üzerime geçirerek evden çıktım. Kimseye haber vermemiştim. Nasıl olsa yokluğum fark edilmezdi.

Ölümsüz | Karanlık RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin