Bir anda beynime sıçrayan kıvılcımların, bütün vücudumu yaktığını hissettim. Titreyen ellerimle, telefonumu çıkartıp aklıma ilk gelen isme ulaşamayacağım için Will'i aradım.
Will, telefonu temkinli bir şekilde açıp sessiz bir şekilde, "Efendim," dediğinde, söylemeyi planladığım sözleri unutup bir anda, "Biliyor muydun?" diye parladım yüksek sesle.
"Bana yaptırdı, üzgünüm," dedi Will, sessizce konuşmaya devam ederek. Bir an ona karşı da içimde aynı öfke kabarmış olsa da Josh emir verince Will'in de uygulamaktan başka seçeneği olmadığını tahmin edebiliyordum.
Derin bir nefes alıp ses tonumu ayarlamaya çalışarak, "Yanında mı?" diye sordum.
Will onaylayınca, "Görüşmek istiyorum, telefonu verir misin ona," dedim.
Bir süre sessizlik oldu. Aralarında konuştuklarını tahmin edebiliyordum. Will, tekrar telefona döndüğünde, "Pazar günü hayranlarıyla görüşmediğini söyledi," dedi.
"Ben o-nun hay-ra-nı de-ği-lim!" diye heceleye heceleye bağırdım.
"Biliyorum, biliyorum. Ben sadece onun söylediklerini aktarıyorum sana."
Bir derin nefes daha çektim. Sakin kalabilmek için kendimi zorluyordum. "Will söyle ona-" diye söze başlamıştım ki, "Yoksa hâlâ hayranım olmadığını iddia edebiliyor musun sen?" diyen Josh'ın sesini duyunca durakladım. Belli ki Will'in elinden almıştı telefonu.
Sesini duymuş olmam sakinlik adına verdiğim tüm uğraşları alt üst etti. "Sen ne cins bir ruh hastasısın!" diye bağırdım ona öfkeyle.
Karşılığında o gayet sakin bir ses tonuyla konuşarak, "Artık mümkün değil, kendini aklayamazsın," dedi. "Beni geçip şimdi de sevgilimin peşine düşmüşsün..."
Sevgilisinin peşine mi düşmüşüm? Josh hala konuşmaya devam ediyordu ama ben dinlemeyi kesmiştim. Sevgilisi mi varmış? Josh'ı bir ilişkinin içinde hayal etmeye çalıştım ama beceremedim ve beynimi zorlamanın bir anlamı olmadığına karar verip pes ettim.
O kişinin peşine düştüğümü, düşünebildiğine göre benim tanıdığım biri olmalıydı ama kim olabilirdi ki? O konuşurken ben, burada tanıdığım herkesin yüzünü gözümün önünde gezdiriyordum. Öyle çok da tanıdığım olmamıştı ki. Emma ve Mia mümkün değildi zaten. Peki ya Amanda? Sevgilisi Amanda olabilir miydi? İyi de, öyle olsa bile bu beni suçladığı şey de neydi böyle?
Şu anda sağlıklı düşünecek durumda değildim ve düşünmeye çabaladıkça da daha fazla geriliyordum. Onun neler söylemiş olduğunu takip etmediğim için, "Sen bu dünyada hayranı olabileceğim en son insansın," deyip yüzüne kapattım telefonu.
Sinirle, sümüklü fotoğrafımın olduğu gazateyi buruşturup atmak üzereydim ki reklam filmimizle ilgili olan haber dikkatimi çekti. Josh ve Alexis'in reklam çekimleriyle ilgisi olmayan ama birlikte çekilmiş çok uyumlu bir fotoğrafı basılıydı.
Haberin içeriğini okuduğumda bir kez daha şaşkınlıktan kanımın buz tuttuğunu hissettim. "Aralarının açık olduğu bilinen, genç kızların sevgilisi ünlü pilot Josh Carter ile ünlü manken sevgilisi Alexis'in reklam filmi çekimleri için bir araya geldikleri," yazılıydı.
Bir müddet gazeteye bomboş gözlerimle bakakaldım. Aynı reklamda oynatmak için gidip Josh'ın sevgilisini mi bulmuşum? Koskoca Amerika'da mı yani! Hadi ben bilmiyordum, peki neden, bir bilen tarafından uyarılmamıştım ki bugüne kadar? Mia da bilmiyor olabilir miydi? Ya da söylemeye gerek mi duymamıştı?
Onun, telefon numarasını tuşlarken ellerimin titrediğini fark ettim. Telefonu açar açmaz, "Josh ve Alexis'in sevgili olduklarını biliyor muydun?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YOKUŞ
General FictionOrtak kahkahalarımız vardı oysa bizim; aynı anda, ritimli...