Bölüm 10

803 240 64
                                    


Birinci yarışın hemen öncesinde, bu kadar sorun yaşıyorken bu haftanın zor geçeceğini tahmin etmek zor değildi ama bu kadarını da beklemiyordum.

Çarşamba sabahı şirkete gelip odama girmemle beraber, Amanda'nın da hemen arkamdan gelip, kapı çalma nezakati göstermeden odama girmesi bir oldu.Sabah sabah şirkette ilk gördüğüm kişinin Amanda olması hayra alamet değildi zaten.Onun da bu şevikliğinden, odasındaki kameralardan yolumu gözlediği belli oluyordu.

Sabah sabah derdinin ne olduğunu sormama fırsat vermeden, "ihtar aldın," dedi bana.Yüzünde yine tiksiniyormuş gibi bakan ifadesi vardı.Yay şeklindeki sarı kaşları, sivri burnu, buz gibi soğuk olan gözleri, ayrı ayrı hepsi sinirlerime dokunuyordu.

Ben de ona tiksinir gibi bakmaya çalışararak, "sebep?" diye sordum.

"Görevini kötüye kullanmaktan ve hemen akabinde de habersizce şirketten çekip gitmekten.Bu sana birinci uyarım ve emin ol ki üç uyarı bekleyecek kadar tahammülüm yok benim.En ufak bir hatanda seni kovdurabilmek için kusurunu gözetliyor olacağım." Konuşmasını yavaşlattı.Kelimeleri ağır ağır, ustaca bir sinsilikle söylemeye başladı. "Attığın her adımda beni ensende hissedeceksin.Dikkatli ol Mayıs."

Karşısında dimdik durarak, "elinden geleni ardına koyma Amanda," dedim. "Şimdi izin verirsen çalışmam gerekiyor."

Amanda bana son bir tiksindirici bakış gönderip odamdan çıkarken gözlerimi ondan hiç kaçırmadım.Yeni bir şey söyleyecek mi diye tetikteydim ama bir daha konuşmadı.Kapıyı arkasından kapar kapamaz kendimi koltuğuma attım.Ona hiç belli etmemiş, karşısında duruşumu bozmamış olsam da şu anda tüm motivasyonumun yerle bir olduğunu hissediyordum.

Kahvaltı etmek ya da kahve içmek hiç içimden gelmediği için terasa çıkmadım.Kendimi küçükken oynadığım The Sims adlı bilgisayar oyunundaki depresyona girmiş simler gibi hissediyordum, başımda kuşlar uçuşuyordu sanki.Oturduğum koltukta donmuş gibi hiç kıpırdamadan durarak düşünmeye başladım.

Muhtemelen Josh videosunu paylaştığım için şikayette bulunmuş olabilirdi.Gerçi Amanda'nın bulunduğu bir ortamda herhangi bir şikayete de gerek yoktu.Benden neden bu kadar nefret ettiğini anlayamıyordum.Daha şirketteki ilk haftamda düşman kesilmişti bana.

Habersiz şirketten çıkarak da eline büyük bir koz vermiştim.O an, o kadar büyük bir stresin içindeyken, birine haber vermek hiç aklıma gelmemişti.Tek düşünebildiğim, kimselere gözükmeden bir an önce şirketten ayrılmam gerektiğiydi.

Beni kovdurabilmek için peşimde dolaşacağını söylemişti ve dediğini yapacağından da hiç şüphem yoktu.Hiç sorunum yokmuş gibi şimdi bir de onunla uğraşmak zorundaydım.Attığım her adımı, arkamı kollayarak atmak zorundayken nasıl kendimi işime verebilecektim ki.Josh zaten yeterince engel oluyordu bana, şimdi bir de Amanda çıkmıştı.

Başıma ne gelirse gelsin nihayetinde tüm oklar yine Josh'ı gösteriyordu.Ona soracak olursak, o hep masumdu ama düzenli çalışıp işine sahip çıkan biri olsaydı, ne aramızdaki bu anlamsız savaşa gerek kalacaktı ne de birbirimizin başına ördüğümüz çoraplara.

Başımı geri doğru sarkıtıp, alnımı ovuşturarak ritmik bir şekilde saymaya başladım. "Bir, iki, üç sakin ol, dört, beş, altı sakin kal, yedi, sekiz, dokuz Amanda'yı düşünme, on, on bir, on iki Josh'ı düşünme." Saymayı bıraktım, işte bu mümkün değildi.Josh'ı düşünmemeyi başaramıyordum bir türlü.

Aklıma gelmiş olması bile boğazıma bir yumrunun oturmasına sebep oluyordu.Öfkeli gözleri tekrar gözümün önüne gelirken, nasıl oluyor da o sıcacık çikolata kahvesi sinirlendiğinde kararabiliyor, diye düşündüm.Dün onu o kadar sinirli bir haldeyken bırakıp kaçmamın ardından, muhtemelen şimdi beni öldürme planları kuruyor olabilirdi.Bu hafta karşısına çıkmaya hiç niyetim yoktu.Sadece kendim için değil, tam yarış öncesi onun da motivasyonunu düşündüğüm için karşılaşmak istemiyordum onunla.Ne zaman karşılaşacak olsak, ikimizden biri hatta bazen her ikimiz birden, öfkeden çıldıracak hale geliyorduk.

SON YOKUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin