Derin bir nefes aldım ve onu zihnimde ben var etmişim kanısına vararak tekrar yıldızlara döndüm.O tarafa bakmamak da kararlıydım.Hayal gücüm de işin içine girdiyse durumum epey ciddi demekti.
Josh'ın, "neden habersizce kaçtın?" diyen sesini duyunca bir kez daha sıçradım.
Doğrularak, "gerçek misin sen?" diye sorduğumda aslında içimden düşünmek istemiştim.Neyse ki Josh içimde kopan iç savaştan bihaber olduğu için ne kastettiğimi anlayamazdı.
"Sen fazla mı içtin?" diye sordu.Yüzünde hafiften alaycı bir ifade vardı.
Cevap vermedim.Sanki duyularımı kaybetmişim gibi üşüdüğümü hissetmiyordum ama titrediğimin farkındaydım.Tabi titrememin sebebi sadece soğuk da olmayabilirdi.Deniz yatağının üzerinde biraz daha doğrularak, "nasıl girdin içeri?" diye sordum Josh'a.
"Kapıyı kapatmamışsın."
Kapatmamış mıydım? Öyle dağılmıştım ki, şu anda eve giriş anımı bile hatırlamıyordum.Josh tekrar, "niye kaçtın?" diye sorusunu yinelerken ben hala kapıyı kapatıp kapatmadığımı düşünüyordum.
"Kimsenin yardımına ihtiyacım yok," diye tersledim onu.
"Gerçekten hayransın bana değil mi?"
Kalbim birden ağzıma geldi.Çok mu belli ediyordum artık.Ben yükselen nabzımdan dolayı cevap veremezken, Josh konuşmaya devam edip, "sürekli benim repliklerimi çaldığını düşünecek olursak..." deyince, derin bir nefes aldım.Ben korktuğum şeyi kastetmediği için rahatlarken o, "ne yapıyorsun, eve geldiğinde benim konuşmalarımı mı ezberlemeye çalışıyorsun?" diye bana takılmaya devam etti.
Bu kadar gerilim yetmişti bana.Sanki yeni fark etmişim gibi, "ne arıyorsun sen burada?" diye sorarak, konuyu değiştirmeye çalıştım.
"Seni merak ettim.Sonuçta dışarıda buluşmak için anlaşmıştık.Hotelin her yerinde aradım seni.Başına bir şey mi geldi diye merak ettim.Bırakmamı istemiyorsan, gelip bana açıkça istemediğini söyleyebilirdin, kaçıp gitmen gerekmiyordu."
Ne diyeceğimi bilemediğim için başımı tekrar yıldızlara çevirdim ama hava bulutlanmış, yıldızların hepsi kaybolmuştu.Ne söyleyebilirdim ki Josh'a? Sevgilisinin onu öpmesini kaldıramadığımı mı?
Ben düşüncelere dalmışken, Josh tekrar konuşmaya başlayıp, "bir daha kaçacak olursan seni Alcatraz'a kapatmayı düşünüyorum," dedi.
Şaşkınlıkla ona döndüm. "O da ne?"
Josh benden daha çok şaşırarak, "Alcatraz hapishanesi," dedi. "Okyanusun ortasındaki adada, kaçmanın imkansız olduğu hapishane.Gitmedin mi yoksa daha?" derken, oraya gitmemiş olmam imkansızmış gibi bakıyordu bana.
"Hmm...Evet namını duymuştum.Ama gitmedim, gezmek için pek fırsatım olmadı bu zamana kadar.Aslına bakarsan San Francisco'da kaybolmadan gidebildiğim tek yer, şirketle ev arasındaki mesafe."
Josh alayla, "yani burada, iki üç sokaklık mesafeden bahsediyoruz," dediğinde, "benimle alay etmeyi kes," diye kızarak üzerine su sıçrattım. "Çoğu zaman senin yüzünden gezmeye fırsat bulamadım.Biliyorsun ki, sırf senin yüzünden uykusuz çalıştığım zamanlarım oldu benim."
"Peki," deyip yüzündeki alaycı ifadeyi silince şaşırıp kaldım.Josh Carter geri adım mı atıyordu? "Sen havuza düşerken başını falan mı vurdun?"
Gülmeye başladı. Allahım, yine gülüyordu ve gözlerim gamzelerine odaklanmışken, "ne olur gülümseme bana," dememek için kendimi zor tutuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YOKUŞ
General FictionOrtak kahkahalarımız vardı oysa bizim; aynı anda, ritimli...