Ayarlarıyla oynanılmış izlenimini veren bu ruh halim cuma günü toplantıdan sonra Anthony'nin odama geldiği ana kadar devam etti. Kafasını hafifçe araladığı kapıdan odamın içine uzatarak, "Topla ekibi, yarış için her şey hazır," dedi Anthony.Erken saatlerde izin alamadığı için cumartesi gecesi saat ikide, yüksek yokuşlu bir caddeyi kapattırma izni alabildiğini söyledi.Ve o andan sonra aklımdaki her şeyi silip sadece yarışa odaklandım.
Anthony odamdan çıktığı gibi heyecanla Mia'ya haber verdim ve Emma'nın ofisine, oradan da aynı hızla Josef'in ofisine koşturdum.Will şirkette olmadığı için ona telefonla arayarak söyledim.Böylece altı kişi cumartesi gecesi buluşmak üzere sözleştik.
O kadar heyecanlıydım ki, bu heyecanla en azından bir gecemi Josh'ı düşünmeden geçirebilirim diye umut ediyordum.Ama evime girip, tek başıma kaldığımda aklım yine Josh'tan başka hiçbir rotayı kabul etmez oldu.Yemeğimi yedikten sonra kendime yarım bardak şarap doldurdum ve kadehimi alarak havuz başına çıktım.Hava soğuk denecek kadar serindi ama aldırmayıp şezlonga uzandım ve yıldızları izlemeye başladım.Çok geçmeden gözlerim büyük ayının kuyruğundaki minik yıldızı buldu ve onu ilk fark ettiğim gece ıslak elbisemle deniz yatağında yatarken, Josh'la konuştuğumuz her şey, şezlongta oturuşu, hatta eline doladığı kravatının rengine kadar tüm detaylarlarıyla o gece beynimde canlanmaya başladı.Ve aynı anda istem dışı olarak, artık ezberlemiş olduğum sözlerini sanki yanımdaymış gibi Josh'ın sesinden duyabiliyordum.
"Senin keskin dönüşlerini benzetiyorum bu yokuşa.Arabaların ne kadar yavaş ve dikkatli indiğini görebiliyor musun? Senin de böyle keskin dönüşlerin var, tedbiri elden bırakıp, hızımı biraz arttırsam tepetaklak gelecekmişiz gibi hissediyorum..."
Üşüyerek, son derece rahatsız olan şezlongun üzerinde döndüğümde, uyuyakalmış olduğumu fark ettim.Gözlerimi aralayarak yavaşça kalkıp yatağıma geçtim ama uykum beni terk etmişti, sabaha kadar Josh'ı düşünüp gözlerimi odamın tavanına dikmeye mahkumdum artık.
Neyse ki, gündüzler gecelerim kadar zor geçmiyordu.Ancak sabaha karşı uykuya dalabildiğim için cumartesi günümün neredeyse tamamını uyuyarak geçirdim.Bu kez geceleri uyuyamıyor olmam benim için avantaj sağlayacaktı, bu geceki yarışta enerjimi koruyabilecektim bu sayede.
Uyanıp, bir şeyler yedikten sonra duşa girdim ve sersemliğimi üzerimden atabilmek için sert bir kahve hazırladım kendime.Film izlemeyi denedim ama heyecandan bir türlü konsantre olamıyordum.Sonunda televizyonu da kapatıp gardırobumun karşısına dikildim.Rahat bir şekilde araba kullanabilmem için, esnek, dar paça kotlarımdan birini giydim ve üzerime de uzun kollu beyaz badimi geçirip , kollarını kıvırdım.Saçlarımı fönleyip at kuyruğu şeklinde topladım.Makyajımı da yaptıktan sonra bir kahve daha içip Emma ve Mia'nın beni almak için gelmelerini beklemeye başladım.
Geldiklerinde heyecanım bir kat daha katlandı.Hiç vakit kaybetmeden deri ceketimi üzerime geçirip anahtarlarımı ve telefonumu çantama attıktan sonra koşar adım attım kendimi evden dışarı.Önümden giden Emma'yı takip ederken müziği açtım.Hiç uykum yoktu ve bu enerjiyle yarın geceye kadar bile uyumadan durabileceğimi hissedebiliyordum.
Sürekli karışık yokuşlardan çıkıyorduk.Gecenin bu karanlığında burada kaybolacak olsam sabaha kadar dolansam da hayatta yolumu bulamazdım.Hemen ileride Josef, Anthony ve Will'in arabalarını arka arkaya park halinde görünce, geldiğimizi anlayıp hızımı düşürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YOKUŞ
General FictionOrtak kahkahalarımız vardı oysa bizim; aynı anda, ritimli...