Bölüm 35

577 60 287
                                    

Beni, saatlerce süren ameliyat deneyimiyle aydınlatan atakankara22 ye sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Her bir bilginin kıymeti eşsiz atakankara22.


Beynim duyduğum kelimeleri yavaş yavaş algılarken dizlerimin üzerine çöktüm. Ayaklarım bir anda beni taşıyamayacak hale gelmişti. Kulaklarım uğuldayıp içimden Josh'ın adını defalarca kez tekrarlarken, Bay Carter'ın sözlerini zorlanarak dinliyordum.

"Şu anda durumu iyi, merak etme. Ameliyatı başarılı geçti. Aslında seni aramamı istemedi ama ben bilmen gerektiğini düşündüm. Bir müddet hastanede yatması gerekecek ama telaşa kapılmanı gerektirecek bir durum yok. Telefonu kazada parçalanmış, arabası bile param parça hale gelmiş. Aslına bakarsan o kazayı, bu kadar hasarla atlattığı için şanslı sayılırız. Yani, demek istediğim... Durumuyla ilgili bilgi almak istediğinde bu numaradan bana ulaşabilirsin."

Konuşamıyordum, sesimi kaybetmiştim. Gözümün önünden Josh'ın görüntüsü gitmezken düzgün düşünmem mümkün değildi. Bay Carter'ın sözleri dağınık halde çınlayarak kulaklarımdan içeri sızıyordu. "Seni aramamı istemedi... Bir müddet hastanede yatması gerekecek... Arabası bile param parça... Şanslı sayılırız..." Emma yanıma gelip diz çöktüğünde, Bay Carter'ın çoktan kapatmış olduğu telefonu hala kulağımda tuttuğumu fark ettim. Titreyen ellerimle telefonu nereye koyacağımı bilemezken Will'le göz göze geldim.

"Haberi aldın sanırım," dedi. "Ben de seni arıyordum. Akşam haberi alır almaz bir uçak bileti ayarladım ve... Ve eğer sen gitmek istersen..." Elinde tuttuğu bileti bana uzatırken onun ellerinin de benimkiler gibi titrediğini görebiliyordum. "Bileti sen al. Ben daha sonraya da bir şeyler ayarlarım," dedi. Ruh gibi gözüküyordu.

"Onunla konuştun mu?" diye sordum uzattığı bileti alırken.

"Hayır ama Louise ile konuştum. Ameliyatı dört saat sürmüş. Bacağına platin takılmış ve kolu da alçıdaymış. İç kanayı erken durdurabildikleri için şanslı olduğunu söyledi. Aslına bakarsan bir çok yönden şanslıymış."

Will de en az benim kadar kötü görünüyordu. Josh'ı ne kadar sevdiğini biliyordum. Şu anda yanında olamadığı için kendini benim kadar kötü hissettiğini biliyordum ve bu yaptığı gerçek bir fedakarlıktı. Biletin varlığı, elimde kendini hissettirmeye çalışır gibi ağırlaşırken Will'e sıkıca sarılıp, "Teşekkür ederim," dedim. "Çok teşekkür ederim."

Uçağın kalkışına iki saat kadar zaman vardı ve benim eve gidecek vaktim yoktu. Anahtarlarımı Emma'ya verip Tekila'yı almasını istedim. Odamdan çantamı aldıktan sonra Will'le birlikte şirketten çıktık. Will, arabayı hızla hava alanına doğru kullanırken Josh'ın yattığı hastanenin ismini ve adresini yazmış olduğu kağıdı uzattı bana. Ellerinin hala titrediğini fark ettim. Aramızda tek bir konuşma dahi geçmiyordu. Ortak korkularımız bizi suskunluğa hapsetmişti sanki. Hava alanına geldiğimizde tekrar sarılıp teşekkür ettim ona ve yalnız kalır kalmaz zor tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Uçaktaki yerim cam kenarında olmasına rağmen, kalkışımızdan inişimize kadar bir an olsun korku hissetmedim.Aklım Josh'ın dışında kalan şeyleri algılamayı reddediyordu sanki.Göz yaşlarım bir an olsun durmamıştı.İyi olduğunu söylemelerine rağmen kendi kendime senaryolar üretmeye devam ediyor ve ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordum.

Uçaktan indiğim gibi hava alanının önüne koşturdum ve bulduğum ilk boş taksiye atlayarak Will'in verdiği kağıdı şoföre uzattım. Hızlı gidebilmek için içimden dualar ediyordum ama epey yoğun bir trafik vardı. Yolda geçen süre zarfında ağlamayı bırakıp toparlanabilmeyi denedim. Josh, beni aramalarını istememiş olduğuna göre bu şekilde de görmek istemeyecektir beni, diye düşünüyordum.

SON YOKUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin