Bölüm 15

702 172 37
                                    


Josh kısa sürede uykuya daldı.Bense tavana dikmiş olduğum gözlerimi, sabitlediğim noktadan neredeyse hiç ayırmadım.Şafak sökene kadar ardı arkasına çakan şimşekler ve gök gürültüleri devam etti ama korkmadım.Josh'ın düzenli nefes alış verişi bana cesaret veriyordu.

Hava aydınlanmaya başladığında yağmur da kesildi.Josh'ın yardımcıları ne zaman geliyordu acaba ve geldiklerinde, bizi bu şekilde gördükleri zaman ne düşünürlerdi? Üzerime, sırılsıklam olmuş elbisem dışında giyebileceğim hiçbir şey yoktu.Beni, ya o elbiseyle ya da Josh'ın kıyafetleri içinde göreceklerdi.En doğrusu, gün ağarmadan, kimselere gözükmeden gitmek olacaktı.

Yatakta yavaşça doğrulup, alaca karanlıkta Josh'ın yüzüne baktım.Uyurken yüzünde öyle masum bir ifade beliriyordu ki, ona karşı nefretle dolu olan biri bile bu ifadeyi görse nefretini unutabilirdi.Gitmeden önce ona not yazıp yazmamayı düşündüm ama gerek olmadığına karar verdim, muhtemelen ne yaptığımı merak etmeyecekti bile.

Sessizce evden çıktığımda topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve kendi halime gülümsedim.Üzerimde Josh'ın bana büyük gelen siyah tişörtü ve şalvar gibi duran şortu vardı, ayaklarımda ise platform topuklu ayakkabılarım.Taksi şoförleri bu kez de beni deli sandıkları için arabalarına almak istemeyebilirlerdi.

Neyse ki şansım yaver gitti.Sabahın bu erken saatinde bir taksiye rastlamam çok uzun sürmedi ve adam beni evime bırakırken arada bir kaç ilginç bakış atmış olsa da ben kendimi bundan çok daha kötüsüne hazırlamıştım.

Evime girdiğim gibi büyük bir bardak su içtim ve kendimi yatağıma bıraktım.

Başımdaki berbat ağrıyla uyandığımda kendimi sersem gibi hissediyordum.O da yetmezmiş gibi burnum tıkanmıştı ve sürekli hapşuruyordum.Dün gece o elbiseyi üzerimde kuruyana kadar tuttuğum için hastalanacağımın bilincindeydim zaten ama bu eklemlerimdeki bıçak saplanıyormuş gibi devamlı sızlayan ağrı da çok fazlaydı.

Bir pazar günümü daha evden çıkamadan geçireceğimin bilincine varıp, içime oturan sıkıntıyla tekrar yatağa dönmek üzere kalktım.Mutfağa gitmek için bile beni nefes nefese bırakacak kadar efor sarf etmem gerekti.

Hafifçe bir şeyler atıştırdıktan sonra bir ağrı kesici içtim ve kahvemi hazırlamaya başladım.

Kapı çaldığında, dün geceki partinin havadislerini almak için Emma'nın gelmiş olduğunu düşünerek, üzerime bir bakış attım, hala Josh'ın kıyafetleriyleydim.Emma'nın bu konuda beni çok sıkıştıracağını bilsem de üzerimi hızlı bir şekilde değiştirecek enerjim olmadığı için terliklerimi sürte sürte kapıyı açmaya gittim.Bacaklarımdaki ağrıdan dolayı adım atmakta bile zorlanıyordum.Belki Emma da beni bu halde görünce fazla üzerime gelmezdi, böylece havuz kısmına değinmeden partinin sıkıcılığından bahsedebilirdim ona.

Kapıyı açtığımda karşımda nefes kesen yakışıklılığıyla Josh'ı bulunca olduğum gibi kaldım.Onu gördüğüm zaman donup kalma huyum ne zaman beni terk edecekti, merak ediyordum.Kalbimin ritmi raydan çıkmış tren gibi düzensizleşirken aklımdan hızlıca dün gecenin detaylarının üzerinden geçiyordum.Şimdi neden gelmiş olabilirdi ki?

Tabi ben düşünürken zaman akıp gidiyordu ve biz öylece kapıda dikiliyorduk.Kendimi konuşabilecek kadar toparladığımda sadece, "günaydın," diyebildim ona.O bir kelime bile zor dökülmüştü dudaklarımdan.

Josh ise, "vakit çoktan öğleni geçti," diyerek, davet etmemi beklemeden muhteşem kokusuyla beraber içeri girdi.O rahatça koltuğuma yayılırken ben şaşkınlıkla bakıyordum arkasından.

SON YOKUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin