Bölüm 11

709 211 63
                                    


 Düşünmeyi bıraktım, olasılıkları gözümde canlandırmak istemiyordum. Gerçeklerle yüzleşmek için hazır değildim.Titreyen dudaklarımın arasından sessizce, Josh'ın adının çıktığının hayal meyal farkındaydım.

Spiker tekrar konuşmaya başladığında , "inanılır gibi değil bu," diyordu, "duyulmuş, görülmüş şey değil bu." Ama ben dinlemek istemiyordum, duymak istemiyordum. "Josh Carter eğer çarpmış olsaydı, bu Kevin Clark için büyük bir felaket olacaktı."

Ne! Çarpmadı mı? Bu kez ilgiyle kulak kesildim spikerin konuşmasına.

"Bu yaptığı gerçekten çok büyük bir fedakarlık.Tribünler şu anda ayakta ve herkes Josh Carter'ı alkışlıyor."

Durmuştu! Kevin'ın hayatını riske atmamak için yarıştan çekilmeyi tercih etmişti.Spikerler haklıydı, yaptığı gerçekten de çok büyük bir şeydi.Tüm stadyum, seyircilerin tezahüratlarından, "Josh, Josh..." diye inliyordu, ekrana bakarken tüylerim diken diken oldu, o gururu ben de hissedebiliyordum.Ama aynı zamanda şu an o arabanın içinde kopan fırtınaları da tahmin edebiliyordum.

Artık kazanma ihtimalimizin kalmamış olmasına rağmen rahatça derin bir nefes aldım.Ağzıma gelmiş olan yüreğim yeni yeni toparlanıyordu.Kafamda kurmuş olduğum senaryolar bayılmama sebep olacak kadar kötüydü.Evet, kazanamamıştık ama bir kaza da olmamıştı ve Josh şu anda her ne kadar birazdan patlayacak bir bombaymış gibi gözüküyor olsa da, tek parça halindeydi ya, bu kadarı da yeterliydi.

Kalktım ve ne yapacağımı bilemez halde evin içinde volta atmaya başladım.Yarışı kimin kazanacağıyla ilgilenmiyordum ama içten içe Rodriguez'in takımının kazanmaması için dua ediyordum.Benim bile içimden, gidip o adamın suratının tam ortasına sağlam bir yumruk patlatmak geliyorken, Josh ne haldeydi kim bilir?

Bilinçsizce sağa sola dönerken evin içinde ne kadar süre geçirdiğimi bilmiyordum ama bir şeyler yapmak istiyordum, işe yarar bir şeyler.Ne yapabileceğime dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen bir şey yapmadan duramayacağımı çok iyi biliyordum.

Sonunda Will'i aradım.Telefonu, "şimdi müsait değilim Mayıs," diye açtı. Ben sana daha sonra dönerim.

"Yok, gerek yok.Önemli değil.Yani, ben sadece şeyi öğrenmek istemiştim.O nasıl?"

"Biraz sinirli.Hayır, düzeltiyorum, fazla sinirli.Şimdi şirkete geçeceğiz, daha sonra konuşuruz, olur mu?" dedi telaşlı bir sesle ve ben bir kelime daha edemeden kapattı telefonu.

Josh'ın görmek isteyeceği son insanın ben olduğuma dair en küçük bir şüphe yoktu içimde.Ama bu, anahtarları kapıp son hızla şirkete gitmeme de engel değildi.Onu görmediğim her saniye, içimdeki kurt beni kemirip bitiriyordu sanki.Nasıl olduğunu görmeden, ne düşündüğünü bilmeden ben rahat edemeyecektim.

Şirketin önüne geldiğimde arabasını fark ettim ve arabamı hemen arkasına park ettim.İnip, şirkete girmek yerine arabama yaslanıp onun çıkmasını beklemeye başladım.Arabasını gelişigüzel park etmişti, içeride çok oyalanmayacağı belliydi.Normalde bile yeterince agresif biriyken, böyle durumlarda nasıl bir şeye dönüştüğünü görmeye hevesli olmasam da merak ediyordum.Şimdiye kadar gülümsediğini hiç görmemiştim.

Gözlerimi kapıdan hiç ayırmadığım için Josh şirketten çıkarken bir an göz göze geldik ama hemen başını çevirip beni görmezden geldi.

"Şimdi alınmanın zamanı değil, ona destek olmak için buradayım," diye kendi kendimi motive edip peşine takıldım ve arabasına binmeden önce, "Josh," diye seslendim.

Arkasına hiç dönmeden, "şimdi değil," dedi.

Yavaşlamasına bile sebep olamamıştım.Normalde olsa, "ne halin varsa gör," deyip çekip giderdim ama bu kez içinde kopan fırtınayı hissedebiliyordum.Şu anda yaşadığını tahmin ettiğim his, benim çok yakından tanıdığım bir histi.Bu yüzden Josh umursamazca arabasına binerken ben de arabama geçtim ve onu takip etmeye başladım.

SON YOKUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin