Ben gözlerimi Josh ve Alexis'in üzerinden ayıramazken, Bay Campbell onları karşılayıp bizim masamıza doğru yönlendirdi.Alexis bize doğru yürürken öyle bir kıvırarak yürüyordu ki, ben içime yılan kaçmış olsa da o şekilde kıvıramazdım diye düşündüm.
Kameralar önlerine geçtiklerinde durup poz verdiler.Ardından mikrofonlar uzatıldı.Bir Josh'a bir Alexis'e soru yönlendiriyorlardı.
Sonunda yanımıza geldiklerinde Amanda'dan başlayarak hepimizle selamlaştılar.Josh elini bana uzattığında, nefesim havuzun etrafında beş tur koşmuşum gibi hızlandı.Ellerimin titrediği belli olmasın diye tokalaştıktan sonra hızlıca çektim hemen elimi elinden.
Alexis de yanıma yaklaşmadan bir öpücük gönderdi bana; uzaktan, samimiyetsiz, yapmacık, cıvık.Josh'ın sevgilisi olduğunu öğrenmeden önce fark etmediğim ne çok kötü özelliği varmış diye düşündüm bir an.Oysa reklam filmi için çekimlere hazırlanırken son derece beğeniyordum.Kıskanıyor muydum yoksa onu? Yok canım! Neden kıskanacak mışım ki? Josh benim neyim oluyormuş da sevgilisini kıskanacak mışım?
Ben kafamın içinde kendimle çatışmaya girmişken, Josh ile Anthony birlikte koyu bir muhabbete dalmışlardı bile.Ve biz bayanları hiç konuşmadan, öylece masada dikilir halde bıraktılar.Buna rağmen Amanda'nın Alexis'e, aynı bana baktığı gibi bakışlar attığını görünce içimden gelen kahkahalara zor engel oldum.Belki de benim tahmin ettiğim kadar sıkıcı geçmeyebilirdi bu gece ama şimdi bu iki sarışınla ne konuşacaktım ki ben? Yanımda Emma, Mia ve Josef olsaydı, hatta içlerinden sadece biri bile olsa ne kadar eğlenebileceğimi düşünürken kendime acımamaya çalışıyordum.
Bir yanımda Amanda, bir yanımda Alexis ve tam karşımda da bakmaya bile korktuğum Josh duruyorken işim hiç kolay değildi bu gece.Arada bir kendimi tutamayıp göz ucuyla baktığımda Josh'ın bana takılacakmış gibi baktığını görüyor ve tam da o sırada çok önemli bir şey dikkatimi çekmiş gibi bambaşka bir yöne çeviriyordum bakışlarımı.
Neyse ki, çok geçmeden Bay Campbell'in devasa büyüklükteki pastası gelmiş ve Louise de hediyesini verdikten sonra yanımıza dönmüştü.Aklı başka yerde gibiydi, dalgındı, o anda pek bizimle ilgilenebilecek gibi görünmüyordu ama onun sadece varlığı bile kendimi daha iyi hissetmeme sebep oluyordu.
Neden olduğunu anlayamamış olsam da Campbell'i tebriğinden sonra durgunlaşmıştı Louise.Hediye olarak ona bizim eski arabaların küçük bir maketini yaptırmış olduğunu görünce şaşırmıştım ama Campbell'in hediyeyi açtıktan sonra dolan gözleriyle duygulu bir şekilde Louise'e sarılmasındaki şaşkınlığımın yanında ilki hiç kalırdı.Ortada neler döndüğünü hiç anlamış değildim.
Pastalar masalara dağıtıldıktan sonra Louise'e artık sıkıldığımı söylemeye hazırlanıyordum, pek fazla yapılacak bir şey de kalmamıştı zaten.Onun da daha fazla kalmak isteyeceğini düşünmüyordum.Tam Louise'e dönmüştüm ki o sırada büyük bir enerjiyle masamıza gelmiş olan Kevin konuşmama engel oldu.Sanki biz onların rakibi değilmişiz gibi hepimize karşı sevecen bir yaklaşımı vardı.Herkesle sıcakkanlı bir şekilde selamlaştıktan sonra Josh'a sıkıca sarılıp, kulağına bir şeyler söyledi.Birbirinden çok farklı iki pilottular.Josh ne kadar ağır başlıysa Kevin bir o kadar zıpırdı ve enerjisini kesinlikle çevresine de yayıyordu.
Selamlaşma sırası bana geldiğinde, Kevin elimi sıkıca sıkarken, "ama bak işte, bu akşam seni görmeye hazırlıklı değildim," dedi.
Ben henüz ağzımı açamamışken, Josh, "siz tanışıyor muydunuz?" diye sordu, kaşları çatılmıştı.Bir yandan ona bakmamaya özen göstermeye çalışıyor, bir yandan da içimden, "hem de senden önce," diye paylıyordum onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YOKUŞ
General FictionOrtak kahkahalarımız vardı oysa bizim; aynı anda, ritimli...