Bölüm 27

528 72 163
                                    


Pazar akşamı parti yatımız dolup taşmıştı ve açılmamıza engel teşkil eden tek sebep Josh'ın yokluğuydu. Onsuz hareket etmemiz söz konusu bile olamazdı. Gelmesini beklerken, üst kısmı komple taştan oluşan, straplez gece kıyafetime rağmen her ayrıntının, tekrar tekrar üstünden geçiyordum.

Başlangıç için sakin müzikler seçmiştim. Okyanusa açılmamızın ardından müzik grubumuzu sahneye alacak ve canlı müziğimize geçecektik. Dansçılarımız ise gecenin ilerleyen saatlerinde boy göstereceklerdi. Her birine kabataslak bir çıkış saati bildirmiş olmama rağmen harekete geçmeden önce benden işaret bekleyeceklerdi. Program kesinlikle şaşmamalı, bu gece her şey mükemmel olmalıydı.

Servis elemanlarımız, markamızın rengi olan gri ve siyahlardan oluşan kıyafetlerinin içinde koştururken herkes için keyifli bir akşam başlamıştı bile. Louise'in gözlerindeki gururlu mutluluğu gördükçe benim de keyfim bir üst basamağa tırmanıyordu. Her şeyin güzel olacağından son derece emindim.

Ta ki, Josh'ı yine kolunda Alexis ile görene kadar. Onları gördüğümde elimdeki kadehi dudaklarıma götürmek üzere olduğumu unutup öylece kala kaldım. Etrafımdaki kalabalık bir anda kaybolmuştu sanki. Işıklar sönmüş, her yer kararmış ve o koca karanlıkta kolkola girmiş olan Josh ve Alexis'in dışında kimse kalmamıştı karşımda.

Alexis, Josh'ın gözlerinin içine bakarak güldü ve onun gülüşüyle içinde bulunduğumuz karanlık, bir girdaba dönüştü. Girdabın içine çekiliyordum. Belki de ben, o gülüşü görmemek için girdaba sürüklüyordum kendimi. Emin değildim. Büyük bir boşluktan aşağı düşüyormuş gibi hissediyordum ve bu his seksen beş metrelik yükseklikten bile daha korkunçtu. Bu kez Josh benim yanımda değildi çünkü. Ve bu kez yere çakılacağımdan emindim.

Josh'ın, yata adımını atmasıyla beraber motorlar çalışmaya başladı. Okyanusa açılıyorduk ve benim bu kez çekip gitme ihtimalim yoktu. Bin bir emekle herkesin keyifli vakit geçirebilmesi için uğraştığım parti, benim için zehir gibi geçecekti belli ki.

Ellerimin titrediğini, kadehimin içinden dökülecekmiş gibi sallanan içkimden anladım ve hiç düşünmeden bir kerede kafama diktim onu. Gözlerimi bir an olsun Josh'ın üzerinden ayıramıyordum. O da beni fark ettiği sırada gözlerimiz buluştu ve aynı anda büyük bir hırsla arkamı döndüm ona.

Kadehimde kalan içkimin son yudumlarını bu kez de Anthony'nin üzerine döküyordum neredeyse. Anthony son anda bileğimden tutup bardağı sabitlerken, "Bakıyorum da hızlı başlamışsın," diye takıldı bana.

"Seni fark etmedim, kusura bakma," dedim. Konuşurken sadece bedenim değil sesim bile titriyordu. Anthony bunu fark etmedi mi, yoksa fark etmemiş gibi mi yapıyordu anlayamadım ama üzerinde de durmak istemiyordum. Sadece Josh ve Alexis'in birbirine dolanmış kollarının üzerinde durmak istiyordum. Hatta onların üzerinden arabayla geçmek istiyordum.

Anthony, bana hızlıca, "Kavalyem olur musun?" diye sorduğunda kaşlarım çatıldı. Öyle hızlı konuşmuştu ki, ne söylediğini doğru anladığımdan emin değildim. Kelime, ağzının içinde yuvarlanıp gitmişti.

Ben ona soran bakışlarla bakarken, "Yani gördüğün gibi herkes çift olarak gelmiş ve seni böyle yalnız görmeye yüreğim el vermez," diyerek gülümsedi.

"Amanda yok mu?" diye sordum keyifsizce.

"Onu Louise'e kaptırdım."

"Yani işin aslı, yalnız kalmak istemiyorum desene sen şuna."

"Hadi ama Mayıs, arkadaşlar ne için vardır?"

Aslında yapmak istediğim şey kuytu köşelere saklanıp ağlamak, sadece gerektiğinde ortaya çıkıp olabildiğince Josh'ı görmemeye çalışmaktı ama belki de Anthony yanımdayken daha kolay atlatabilirdim bu geceyi. "Tak maskeni Mayıs," dedim içimden kendime. "Gözyaşların özgürlüklerini ilan etmek için eve dönmeni beklemeliler."

SON YOKUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin