Medya: Lionel Richie/ Hello (Türkçe altyazılı)
Mühürlü Gül'de daha önce; Argun istediği şans için cevap beklerken kendini işlere verir. Tulpar'ın Gülnihan'la görüşmesi onu heyecanlandırsa da çok umudu yoktur zira epey zaman geçmiş ama cevap alamamıştır. Gülnihan ise kafasını sakinleştirmek için gittiği kısa gezide olanları tekrar düşünür ve bu sefer kendisi için cesur olmaya karar vererek Tulpar'a mesaj atar.
Keyifli okumalar :)
🖤*14*🖤
Gitmelerine üç gün kala Çeçenistan'ın Shatoy şehrindeki milis güçlerinin saldırıya uğradığı haberiyle Argun ve Tulpar Çeçenistan'a uçmuşlardı. Bir süredir iletişim sıkıntısı yaşadıkları kampta neler olduğunu görmek ve durum tespiti yapmak için zaten gideceklerdi ancak saldırı haberiyle sarsılmışlar ve endişe içerisinde havaalanından doğruca Shatoy'a geçmişlerdi.
Durum pek iç açıcı değildi; sadece maddi zarar değil can kaybı ve yaralılar da vardı ve ilgilenmeleri gereken çok fazla şey olması Türkiye'deyken buraya dair planladıkları her şeyi sekteye uğratmıştı. Burası Shatoy şehrinin dağlık yamacında konuşlanmış bir kamptı. Oldukça güzel izole edilmiş, şehrin kırsal bir coğrafyaya sahip oluşuyla kamufle olmakta zorlanmamış bir yerdi.
Saldırı sonrası ise ortalık kelimenin tam anlamıyla bir kaostu. Cephaneliğin olduğu yer havaya uçmuş, yamaca açılmış olan küçük mağaralardan bazılarının girişleri kapanmıştı. İçerde mahsur kalan kimse yoktu, canlı olarak. Her yerde kan vardı, birkaç kişi girişi kapanmış olan mağaralardan birinin önündeki taş ve kayalardan oluşan yığıntıyı kaldırmaya çalışıyordu.
"Çok yaralı var, siz gelene kadar onları sığınaktaki revire taşıdık, ama mağaradaki kayıplarımızın tamamına henüz ulaşamadık. " dedi Ruslan. Üstü başı toz toprağa bulanmış, kan lekeleriyle kaplıydı.
"Daha fazla yardım gerek. Kayıpları defnedelim, düzeni sağlar sağlamaz toplanmamız lazım."diyen Argun hem çok üzgün, hem çok sinirliydi. Buranın açığa çıkmış olması hiç iyiye işaret değildi, bunca zamandır gizlilik içerisinde yürüttükleri mücadelede neyin ters gittiğine dair aklında beliren ihtimaller dişlerini sıkmasına neden oluyordu.
"Doktor açığımız var mı?" diye sordu Ruslan'a.
"Vardı ama hallettim, Argun şehrinden yola çıktı iki doktor, gelmek üzerelerdir."
Geldikleri andan itibaren yaralılarla ilgilenmişler, durumu ağır olanları şehir hastanelerine nakledip daha iyi durumda olanların tedavilerini kampta yaptırmışlardı. Bir yandan da saldırı sonrası oluşan düzensizliği ortadan kaldırmakla uğraşmışlardı. Hep bir koldan çalışarak kayıpların hepsine ulaşmaları ve defnetmelerinin ardından milis güçlerinin komutanlarıyla ast üyelere bilgi verilmeksizin toplanmışlardı.
"Güvenlik önlemlerini arttırmak lazım evet ama bunun dışında yapılması gerekenler de var. " diyen Tulpar'ı dinliyordu herkes. "Her şeyden önce iletişim şeklini değiştirmeliyiz, yapılacaklara dair planları parçalara ayırmamız gerek. Hain olabilir ya da olmayabilir, bütünü parçalara ayırırsak parçalar birleşmediği sürece kimse neyin ne olduğunu anlamaz. Bu sonrası için de daha faydalı olur."
İçlerinde hain olabileceği ihtimali hepsinin aklından geçendi ve bu durumu netleştirmeleri gerektiğini hepsi biliyordu. Tek sorun her şeyin hem çok normal, hem çok anormal görünmesiydi. Görünüşte her zaman başlarına gelebilecek bir saldırıya maruz kalmışlardı, lakin buradaki kamp alanı belki de en az bilinen, en iyi korunan yerlerden biriydi. Bu şekilde açığa çıkması hainlerin varlığı hakkındaki şüphelerini doğal olarak arttırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Gül (Tamamlandı)
RomanceRomans #1 🩷 Romantizm #3 🩷 Romantik #4 🩷 Neydi gonca gülü açtıran? Bahar mı, bülbülün aşkı mı? Bülbülün aşkı olmasa gül açmaz mıydı? Ya baharın geldiğini nasıl anlardı? Gülnihan Karaca... Ne bahar görmüştü ne de ona aşık bir bülbül. Bedenini h...