Önce boş boş ekrana baktım. Sinirliydim. Çünkü rezilliğimle baş başa evimde otururken rahatsız edilmiştim. Açıp açmamak konusunda oldukça tereddütlü olsam da açmamam gerektiğini çok iyi biliyordum. Zaten ben karar verene kadar telefon susmuştu. Ne kadar çabuk vazgeçebiliyor insanlar. İnsan biraz çaba bekliyor. Nasıl desem, beni rezil edenin de sinir edenin de aynı kişi olması üzüyor belki de beni. Olanı biteni düşünmekten beynim çatlayacaktı. Aslında o kadar talihsizdi ki yaşadığım olay, birine anlatılsa eminim çok gülebilirdi. Ama ben gülmezdim. Gülmeyecektim de…
Çok geçmeden telefonumun ışığı tekrar yandı ve ben tekrar aradığı düşüncesi ve özgüveniyle telefonu kaldırıp ekrana baktım. Ama bu bir arama değil, bir check-in bildirimiydi. Çok gerekliymiş gibi…
Gerekli olan bildirimin gelmesi değildi zaten, önemli olan bildirimin ondan geliyor olmasıydı; bir ‘’with-‘’ bağlantısı ile. Tanımadığım biri ile Caddebostan Sahilinde olan esas oğlanımız sinirime sinir katmaktan vazgeçmiyordu. Umursamamaya çalıştıkça aklıma hep dün geliyordu…
‘’Değil mi Selen ? ‘’ dedi beni sahilin derinliklerine doğru bakarken yakalayan Derin. ‘’Ne ? Ne değil mi ? ‘’ diye sordum kendime gelerek. Ama o gözlerini devirerek ‘’Yok bir şey. ‘’ demeyi tercih etti. ‘’Üstüne dökmüşsün. ‘’ diye de ekledi göz ucuyla üzerime döktüğüm dondurmayı göstererek. Gözlerim kendini Derin’den alıp üzerimdeki tişörte indirince ‘’Of ya… ‘’ diyerek söylenmeye başladım.
‘’Gel şuraya. ‘’ dedi ve elinde tuttuğu mendille üzerimi silmeye başladı. ‘’Leke oldu ama yapacak bir şey yok, dökmeseydin. ‘’ diyerek yaptığı işi kendine de bana da işkence haline getirmeye başladı.
‘’Neyin var senin ? Ne bu dalmalar filan ? Kimi düşünüyorsun ? ‘’ dedi tek kaşını kaldırıp yüzüme bakarken. ‘’Hiç kimseyi düşünmüyorum, kimi düşünebilirim ki ? ‘’ diye cevap verdim önüme bakmaya devam ederken.
O sırada yanımda duran su şişesini elime aldım ve içmeye başladım. Ama rahat durmayan Derin ‘’Aşık mı oldun sen ? ‘’ deyince hem ağzımda biriken suyu hem de mideme indirmeyi başardığım suyu geri çıkardım. Çıkarmadım aslında, bir fıskiye edasıyla fışkırttım. ‘’Oha ! ‘’ dedim ağzımı silerek. ‘’Saçmalama ne aşık olması ya ? ‘’ diye de kızarak kaşlarımı çattım. Derin önce güldü, sonra da omuz silkerek ‘’Olabilir, ne var bunda ? ‘’ dedi ve önüne dönerek adı gibi derin bir nefes aldı.
‘’Olamaz, hadi gidelim artık. ‘’ diyerek ayağa kalktım. Ama Derin bana aval aval bakarak söylediğim şey çok anlamsızmış gibi davranmayı tercih etti. ‘’Nereye gideceğiz ki ? ‘’ dedi evimiz aslında sahilmiş gibi davranarak. ‘’Canım benim, senin evin burasıydı değil mi ? Ben o zaman buradan evime geçiyorum. ‘’ diyerek dalga geçtim. Derin söylediklerime gülerek ayağa kalktı ve ‘’Yürü ya tamam. ‘’ dedi.
Çok geçmeden bindiğimiz Derin’in arabasında yerimi alınca, yapacağım ilk iş tabii ki radyoyu açmak olmuştu. Derin, arabayı sürmeye başladığında yavaş yavaş kararıyordu hava. Çalan telefonumun sesi radyonun sesinden zar zor duyulsa da çantamdan çıkarmayı başardım. Arayan Eren’di. Okula başladığımda tek arkadaşım olan, benim için bir arkadaştan çok daha ötesi olan bir insandı Eren. Her konuda yanımda olmuş, beni hiç yalnız bırakmamıştı. İki kişilik grubumuza daha sonradan dahil olan Burcu’ya aşıktı. Burcu hariç herkes farkındaydı bu durumun. Burcu, Eren’i bir arkadaş olarak gördüğü için midir yoksa gönlünü başkasına kaptırdığı için midir bilinmez fark edemiyordu Eren’in ona hepimizden farklı olan ilgisini…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
HumorKulağına eğilip ‘’Yemin ederim ki onunla konuşmadım. Konuşmuyorum da. ‘’ diye fısıldadım. Tatlı bir gülümseme kapladı suratını. Dudaklarını bana doğru çevirip ‘’Yemin ederim ki senden başkasıyla konuşmak istemiyorum. ‘’ dedi. Gülümsemem tüm hücreler...