ÖLÜM KOKUSU

610 19 3
                                        

    Bu yaşadığım ilk ölüm değildi. Ama küçüktüm o zaman farkında değildim. Farkındalık yetimin oldukça yüksek olduğu bir dönemde kaybettiğim insanın yokluğuna alışmıyordu bünyem...

   &&

    Bu çektiğimiz acı değildi. Acı olamazdı. Herkesin bir köşede ağlıyor halde olması doğru olamazdı. Göz yaşlarım arıtılsa İstanbul su sıkıntısı çekmezdi hiçbir zaman. O kadar ağlıyordum,ağlıyorduk ki. Bedenimin yorgunluğu gözlerime bana mısın demiyordu. 

  Kaan'ın babası hastaneye geldiğinde ''Oğlum'' diye bağırmaya başladı. Sandalyelerin bittiği yere çökmüştüm. Sesi duyuyordum. Kafamı kaldıramadım. Biri başımı öyle sıkı tutuyordu ki onu yenemiyordum. Selim amca iki kişinin koluna girmesinden güç bularak kafama kadar çektiğim ayak uçlarıma gelip ''Selen'' diye konuşmaya başladı. O kadar acı çekiyordu ki. O kadar belliydi ki.

  ''Ne bu'' dedi. Sahi neydi bu olanlar Selim Amca? Kaan'ın ölümüne hala inanamayan biri olarak neyin acısını çekiyorduk biz?

''Noluyo kızım anlat bana lütfen.'' diye yere çöktü. Kaan'ı ben öldürmüşüm gibi suçluluk duyuyordum. Derin yanımıza gelip ''Kalk Selim amca lütfen gel çıkalım.'' diyip onu götürmeyi amaçlamıştı ağlak sesiyle.

Derin hepimizden çok acı çekiyordu. Belki Kaan'ın babasından bile çok. O güçlü kalbi sayesinde acısını göstermediğine eminim. Ben bunları düşünürken Derin kulağıma eğilip ''Selen dayanamıyorum.'' dedi. Dizlerimi tuttuğum elime Derin'in göz yaşları dökülüyordu. Sarıldım ona. Bu kez üstü göz yaşı olacak kişi bendim. 

Selim amca fenalık geçirip bayıldığından bu yana 3 saat geçmişti. Ortalık ne kadar sakinleşebilirse (!) o kadar sakindi. Herkesi Burcu ve Müge'ye emanet ettikten sonra Derin'le dışarı çıktık. Yağmur yağıyordu. Öyle çok yağıyordu ki. Kaan'ın gidişine üzülen sadece biz değildik. 

''Bu yağmur Kaan'ın gözyaşları'' dedim ''Kaan bizi bu halde bıraktığı için çok üzülmüştür.''

''Selen ben napıcam şimdi kardeşim olmadan?'' beklemediğim bir soruydu bu.

Biz napıcaktık kardeşimiz olmadan. Tamam kabul Kaan, Derin'in çocukluk arkadaşı, can ciğer kardeşiydi. Ama onu o kadar çok benimsemiştik ki. Kaan hepimizin çocukluk arkadaşıydı sanki.

''Düşünme bunları.'' dedim gözünden akan yaşların yağmura karışmasını izleyerek. 

Ben ağladım o ağladı. O anlattı, ben ağladım. Ben anlattım, biz ağladık. Derin hiç olmadığı kadar güçsüzdü karşımda. 

Yukarı çıktığımızda Selim amca ortalıkta yoktu. Burcu ve Eren de onunla gitmişlerdi. Morga..

 Derin, Selim amcayı yalnız bırakmanın verdiği acıyla morga gitmek istedi. Elini tuttum ve morga doğru ilerledik. O kadar çok ağlamıştık ki şuan gözümüzden tek bir damla yaş akamıyordu. Akacak yaşlar göz pınarlarımızı dolduruyormuş meğer. Bilememişiz. 

 Kapıya geldiğimizde ''Bunu yapmak zorunda değilsin hadi geri dönelim. Onu en son ki haliyle hatırlayalım lütfen hadi. '' dedim daha fazla dayanamayıp göz yaşlarıma izin verdim. Göz yaşlarım beni istila ediyordu. Derin'in elimi sıkmasıyla cesaret bulmaya çalıştığını görünce ''Peki '' dedim  ''Peki gel içeri girelim.''..

 İçeri girecekken Selim amca ve Selim amcanın bir kolunda Burcu bir kolunda Eren kapıda belirdi. Selim amca o kadar perişandı ki. Neler olduğunu öğrenmişti içeride. Biricik oğlunu nelerin eline teslim ettiğini biliyordu artık. Onun da gözlerindeki yaşlar kurumuştu.Kafası yana yatık bir şekilde onu dışarı çıkaran Burcu ve Eren'e uymaktan başka bir çare gelmiyordu elinden. 

FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin