‘’Ben Selen Beray. Şirketinizin –görsel iletişim tasarımı- departmanında, -tasarımcı- olarak çalışmaktaydım. Bazı kişisel sebeplerden ötürü şirketinizde çalışmaya devam edemeyeceğim için istifamı vermek üzere değerlendirilmesi adına bu maili yazıyorum. Gereğinin yapılmasını arz eder, iyi çalışmalar dilerim. ‘’
Selen BERAY.
Yapabileceğim ve beni rahatlatabilecek tek şey istifa etmekti. Şirketin benim için ayarladığı eve gidip eşyalarımı topladım ve kendimi Özlem’in dizlerinde ağlarken buldum. Aslında ağlamıyordum. Gözümden akan yaşlar yüzünden kendimi –ağlıyor- eylemine uygun buluyordum. Aras’la geçirdiğim sayılı sevgili saatlerimizi yıkan geçmişten biri olunca yaptıklarımın cezasını hala çektiğimi fark ettim.
Ah.. Derin…
Aras içime öylesine yer etmişti ki… Geçmişten kimseyi görmüyordu gözüm. Derin ise benim için uzatmalarını bile tükettiğim bir nefesti. İnandığımsa üzerimde Derin’in ‘’ah’’ı olmasıydı. Sahi Derin nereden ve neden gelmişti ki aklıma ?
Aras… Suçum olmamasına rağmen defalarca özür dilemek istiyordum ondan. Beni affetsin ve tekrar birlikte olalım diye. Gitmesin diye, bitmesin diye. Canımı yakmasın diye. Biz sadece hep gülelim diye…
Çalan kapı sesinin duyulmasıyla Özlem bacaklarını, başımdan kurtarıp yanağıma bir öpücük bırakarak yanımdan kalktı. Cenin pozisyonuna gelerek dudaklarımın arasından çıkan ufak hıçkırığa engel olamadım. Üşüyordum ve aynı zamanda yanıyordum.
‘’Selen, seni görmek isteyen biri var. ‘’ dedi Özlem arkasında duran kişiye bakarak. Arkasında ise Aras duruyordu. Aras… Gelmişti. Veda etmek için mi ? Özür dilemek için mi ?
Özlem başını öne eğip arkasına dönerek odadan çıktı. Gözlerimi silip saçlarımı düzeltme işlemine ek olarak yattığım koltukta doğrulma düşüncesini akıl edebilmiştim. Eminim ki berbat görünüyordum. Ama Aras’ın da pek farkı yoktu. Göz altları şişmişti. Belli ki uykusuzdu.
Aras yanıma oturup, tam karşıya baktı. Hareketsizdi, mimikleri oynamıyordu. Çok hızlı nefes alıyordum. Sırf ağlamamak için. Sırf hıçkıra hıçkıra ağlamamak için. Dudaklarımı ısırıyordum. Bakışlarımı bağdaş kurduğum bacaklarımın ortasında kavga eden ellerime indirdim. Ellerimi gözlerime kapatıp dolan gözlerimi silmek için kaldırdığım anda Aras bacağıma indirdi başını. Büktüğüm bacaklarımı düzeltip yere indirirken, ellerim hala havadaydı. Aras dizlerimde yatıyordu ve dakikalar önce yaptığım cenin pozisyonunda duruyordu. Ellerimi indiremiyordum. Sessizce iki yana koydum ellerimi. Aras bana değil karşıya bakıyordu. Yukarıdan yalnızca tek gözünü, burnunun yarısını, dudaklarının hafif aralık olduğunu filan görebiliyordum.
Tam şuan da konuşması, özür dilemesi için nelerimi vermezdim. Derin bir nefes alarak başımı tavana kaldırdım. Ağlamamak için hızlı nefes alış verişlerimi hissetmesin ne olur !
‘’Neden? ‘’ diye bağırmak istiyordum sadece. ‘’Neden, neden, neden ? ‘’
Bana bir neden borçluydu ve bu borcu dizlerime yatıp masum yüzüyle ödeyemeyecekti.
‘’Yaptıkların hiç doğru değil bayan Beray. ‘’ dedi. Nasıl yani ? Söylediği ilk cümle bu muydu ?
‘’Doğru olmayan n-‘’ sözümü tamamlamama izin vermeden dahil olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
HumorKulağına eğilip ‘’Yemin ederim ki onunla konuşmadım. Konuşmuyorum da. ‘’ diye fısıldadım. Tatlı bir gülümseme kapladı suratını. Dudaklarını bana doğru çevirip ‘’Yemin ederim ki senden başkasıyla konuşmak istemiyorum. ‘’ dedi. Gülümsemem tüm hücreler...