Merhaba ben Buğçe. Evet ismim biraz garip farkındayım. Annemle babamın bana neden bu kadar tuhaf bir ismi uygun gördüğü hakkında hiçbir fikrim yok. Belkide aralarında özel bir şeydi, bu yüzden bana bunu söylemekten kaçınıyor olabilirler. Açıkcası bilmiyorum, bu isme sahip başka insanlar da vardır mutlaka ama benim şuana kadar karşılaşmadığım kesin. İsmimi sevmiyorum.Her neyse devam edeyim. 24 yaşındayım ve üniversite üçüncü sınıfa gidiyorum. Bölümüm hukuk. Hani şu sözelde olması gereken fakat eşit ağırlıkta olan bölüm. Ben de bir sözelciydim fakat hukuka olan isteğim ve arzum beni mecburen matematikle barışmaya itti. Evet, çok zorlandım sürekli matematiğe lanet ettim bu doğru ama sonunda başardım. İstediğimi elde ettim. Matematikle her ne kadar kavga etsem de zeki olduğumu ve hedefime ulaşacağımı biliyordum. Sadece bir şeylerin beni zorlamasından hoşlanmadığım için matematiği hep hayatımdan uzak tuttum, daha çok edebiyata, tarihe yöneldim. Hayır hayır lütfen yanlış anlamayın asla ukala değilim sadece kendimin farkındayım diyelim.
Bu arada edebiyat demişken kendisine değinmeden geçmek istemem doğrusu. Ahh edebiyat! Sen ne müthiş şeysin. Kitap okumak, yazmak, dergiler, yazarlar... Çok iyi yazdığını düşünen biri olarak bu sevgimi kelimelere dökmekte zorlanıyorum açıkcası. Belki de çok iyi yazdığımı iddia etmemeliyim.
Kitap okumak benim için yapılabilecek en güzel eğlencelerden bile daha güzel. Çevremde de böyle insanların olmasına önem veriyorum ama elbette bu pek kolay olmuyor. Türkiyedeki kitap okuma oranlarını düşünecek olursak! Bu yüzden sadece önem veriyorum, becerebiliyorum demiyorum.
Fiziksel özelliklerimden bahsedecek olursam boyum ne kısa ne uzun diyebilirim, ikisinin arası işte. Sanırım kısaca orta demeliyim. Kumralım ve gözlerimin rengi yeşil. Kendimde sevmediğim herhangi bir fiziksel özelliğim yok diyebilirim. İnsanlar güzel olduğumu söyler ama erkekler konusunda tam bir bahtsız bedeviyim. Ahh evet şu erkekler! Artık bir sevgilim olsun istiyorum üniversite üçüncü sınıftayım sonuçta ama yok. Olmayınca olmuyor. Yani sevgilimin olmasını bu kadar istediğime bakmayın aslında çok seçiciyimdir. Eh haliyle biraz zor oluyor elbette birini bulmam. Beni beğenenler sevgili olmak isteyenler oluyor ama ne yazık ki hep bir eksik hep bir hoşlanamama durumları. Benim beğendiklerimin de burnu kaf dağı civarlarında geziyor.
Şuanda da okula gitmek için otobüse bindim ve enteresan bir şekilde oturmayı başardım. Kulağımda kulaklık, başım pencerede dışarıyı izliyorum.
Otobüs nihayet okulumun yakınındaki durakta durunca indim ve fakülteme doğru yürümeye başladım. Sonbahar olmasına rağmen hava hala çok sıcaktı. Bu yüzden altıma koyu renk bir kot şort üstüme de yeşil bir tişört giymiştim. Ayağımda ise en sevdiğim beyaz spor ayakkabılarım vardı. Saçlarımı da dağınık bir şekilde örüp omzumdan aşağı düşürmüştüm.
Bugün üçüncü yılımın ilk günü. Her yıl okulun ilk gününde beni garip bir heyecan sarar. Doğal olarak şuan da bir heyecan dalgasının kuşatması içindeyim.
Fakültemin önüne geldiğimde tanıdık bir yüz görmeye çalıştım. Etraf oldukça kalabalıktı ve ben kalabalıklardan hiç hoşlanmam. Uzaktan birinin bana seslendiğini duydum. Dönüp baktığımda seslenen kişinin en yakın arkadaşlarımdan Selin olduğunu gördüm ve hemen yanına doğru koşar adım ilerlemeye başladım. Yanına vardığımda sarılmak için resmen üstüne atladım. Kız benden bu hamleyi beklemediği için sarılmamın etkisiyle olduğu yerden birkaç adım geriye sendeledi.
"Dur dur delirdin mi Buğçe beni düşüreceksin şimdi."dedi gülerek.
"Ne yapayım çok özledim."diye karşılık verdim geri çekilirken. Duygularımı aşırı yaşayan biriydim. Ama gördüğüm kadarıyla Selin bu hallerime hala tam olarak alışamamıştı. Selin beni baştan aşağıya süzdükten sonra, "Ooooo Buğçe Hanım bu ne bronzluk böyle. Üç ay boyunca tatil yaptın galiba."dedi. Yaptığı yorumu duyunca gülümsemeden edemedim. Doğrusu hoşuma gitmişti ve gerçekten de uzun bir tatil yapmıştım. Bodrum'da yazlığımız vardı neredeyse iki ayımı orada geçirmiştim. "Ehh biraz fazla tatil yaptım evet. Senin de saçların çok güzel olmuş kestirmişsin."dedim. Arkadaşımın iltifatına karşılık vermem gerekiyordu diye düşündüm. Ama iltifat olsun diye değil gerçekten beğenmiştim saçlarını. Şu meşhur arkası kısa öne doğru uzayan modeli yaptırmıştı ve maşayla hafif dalgalar vermişti. Gerçekten güzel görünüyordu.
Zaten ben Selin'i hep çok beğenirdim. Sivri yüz hatları ona cesur bir hava veriyordu. Boyu ortalamanın üstündeydi ve manken gibi fiziği vardı. "Evet biliyorum canım ama yine de teşekkürler."dedi eliyle saçlarını savurarak. Selin ve öz güveni! Bu hareketi karşısında gözlerimi devirdim. Sonra koluna girerek, "Hadi sınıfa gidelim."dedim.
Ders oldukça sıkıcıydı elbette. Yaz tatilinden yeni çıkmış bünyemize ders biraz ağır geldi sanırım. Esnemekten bir hal oldum doğrusu. Ders biter bitmez Selinle birlikte kantine gittik. Bugün başka derse girmemeye karar vermiştik. Dediğim gibi bünyemize biraz ağır geldi ilk gün.
Birer kahve alıp bir masaya oturduk. Konuş konuş sohbet bir türlü bitmiyordu. Eh koskoca yaz birikmişliği ne de olsa. Aslında ben daha çok dinliyordum. Selin yazın tanıştığı erkeklerden bahsediyordu. Ah bu kızın sevgilileri hiç bitmiyor doğrusu! Boş kaldığı gün sayısı bir haftayı geçmemiştir herhalde. Hayat işte! Bazı insanlara karşı ne kadar da bonkör oluyor. Oysa benim gibi bahtsızlar yıllarca bu nimetlerden faydalanamıyor.
Selinle böyle koyu bir sohbete dalmışken tam çaprazımızdaki masaya bir erkek grubu oturdu oldukça sesli bir şekilde. Yaptıkları gürültüden dolayı onlara doğru baktım ve onu gördüm. Aman allahım! O ne yakışıklılık. Çocuk resmen film yıldızı gibi parlıyor, gözlerimi ondan alamıyordum. 1.80 boylarında, mavi gözlü, siyah saçlı, üst dudağı alt dudağına göre biraz daha ince, yanağında gamzesi... Şuan hayatımın erkeğine bakıyor olabilirim. Selin'in beni dürtmesiyle kendime geldim.
"Ne yapıyorsun kızım öyle? Çocuğu gözlerinle yedin resmen. Biraz daha devam etsen hepsi anlayacaktı. Öyle bön bön bakılır mı yahu!"
Selin haklıydı, resmen saçmalıyordum. Hemen kendimi toparladım ve masada Selin'e doğru eğilerek fısıltıyla konuşmaya başladım.
"Ya Selin ama çok yakışıklı bu çocuk. Sanırım aşık oldum, evet resmen aşığım şuanda."
Selin bu halime güldü. Beni ciddiye mi almıyordu yoksa bu durum komiğine mi gitmişti anlayamadım.
"Valla seni ilk defa böyle görüyorum Buğçe. Normalde kimseye yüz vermezsin ama şuan aşık oldum diyorsun. Bu kadar kısa sürede aşık olduğunu zannetmiyorum ama etkilendiğin kesin. Çocuk gerçekten yakışıklı."dedi Selin.Son cümlesi beni biraz rahatsız etmişti. Tamam elbette iki dakikada aşık olmamıştım ama yine de içimde bir rahatsızlık duygusu kabarmıştı. Bu duyguyu hemen derinlere gömdüm.
Çocuk bana bir kere bile dönüp bakmamıştı. Arkadaşlarıyla sohbet ediyor, bazen kafasını geriye atarak bir kahkaha savuruyor, inci gibi dişlerini ve yanağındaki gamzesini insanlara sergiliyordu.Yaklaşık yarım saat sonra masalarında bir hareketlenme olmaya başladı. Sanırım kalkıyorlardı. Hemen Selin'e döndüm ve "Hadi biz de kalkalım."dedim. Neyseki Selin lafımı ikiletmedi. Çantamı aldım ve çocuğun arkasına doğru yürüdüm. Çıkış o taraftaydı. Sonra birden birinin şiddetli bir şekilde bana çarptığını hissettim. Neredeyse yere kapaklanacaktım ki o yakışıklı çocuğun ani bir hamleyle beni kolumdan yakaladığını gördüm. Gözlerimi gözlerinden alamıyordum. Allah'ım ne kadar da yakışıklıydı. Kolumu hala bırakmamıştı. Sanırım bana bir şey söyleyecekti. Kalbim deli gibi atıyordu. Sesinin dışarıdan duyulmamasını diledim. Çocuk gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Bana o kadar hayran hayran bakacağına biraz etrafına bak. Böylece acelesi olduğu için koşan insanları görebilirsin."dedi göz kırparak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞIK
RomanceArtık buraya kadardı! Aptal gibi peşinde dolanmayı bırakma zamanı gelmişti. Evet geç alınmış bir karardı fakat malum geç olsundu fakat güç olmasındı. Artık o karaktersizin yüzünü bile görmek istemiyordum. Hiç kimsenin benimle böyle oynamasına izin v...