Kapı açık hala öyle bekliyordum şaşkınca. Acaba hiç içeri girmeden kaçsam mı diye düşündüm. Ama sonuçta nereye kadar kaçacaktım değil mi?
Kapıyı kapatıp oflayarak içeri doğru yürümeye başladım. Doruk ve Cem ayrı iki koltuğa oturmuş ve hiç birbirlerine doğru bakmıyorlardı. Sabahki gerginlik yüzünden olsa gerekti. Yani benim yüzümden. Çocuğu kıskandıracağım diye ikisini de birbirinden soğutmuştum. Kısacası saçmalamıştım.
"Şey siz tanışmadınız değil mi?"dedim şirince gülmeye çalışarak. "Bu Doruk kuzenim oluyor kendisi, bu da Cem."dedim ikisini birbirine göstererek.
Aralarını düzeltmek benim görevim diye düşünüyordum sonuçta.
Cem, "Memnun oldum."dedi.
Doruk hala tip tip bakıyordu. Bir şey söylemesi için kaş göz işareti yaptım.
"Ben de memnun oldum."dedi sonunda.
"Neyse siz oturun ben bir Selin'e bakayım."dedim.
"Oturuyoruz zaten."dedi Doruk gülerek. Düz mantık ya.
Ona gözlerimi devirip herhangi bir şey söylemeden mutfağa gittim. Selin mısır patlatıyordu ve tabaklara cips falan koymuştu. Abur cubur, en sevdiğim! Ama önce sormam gereken bir hesap vardı elbette.
"Selin Cem'i çağırdığını bana niye söylemedin?"diye sordum.
"Söylemem mi gerekiyordu?"dedi hala bir şeylerle uğraşırken.
"Elbette söylemen gerekiyordu."
Selin bıkkın bir nefes verip bana döndü, "Buğçe sana her yaptığımın hesabını vermek zorunda değilim. Sürekli beni azarlayıp durma. Cem benim de arkadaşım, aynı sınıftayız biliyorsun değil mi? Çağırmak istedim ve çağırdım ne var bunda?"
"İyi be."dedim ona pis pis bakarak ve elime iki tabak alarak içeriye gittim.
Tabakları sehpaya koyarken Cem'in bakışları üstümdeydi yine. Hayır sen böyle sürekli bana bakarsan ben elimi kolumu nereye koyacağım acaba?
Zaten Selinden de güzel bir laf yemiştim. Peki haksız mıydı? Tamam bir miktar haklı olabilirdi. Ama küçücük bir miktar yani.
Elimdekileri sehpaya bıraktıktan sonra nereye otursam diye düşündüm. Doruk'un yanı olmazdı çünkü Selin oraya oturmak isteyebilirdi. Cem'in yanı da olmazdı. En iyisi tekli koltuğa geçmek diye düşünüp Cem'e yakın olan tekli koltuğa oturdum.
Selin de elinde mısırlarla geldi ve mısırları sehpaya bıraktıktan sonra tam tahmin ettiğim gibi Doruk'un yanına oturdu.
"Ee ne tür film izleyelim?"diye sordu Selin ellerini birbirine vurarak.
"Romantik komedi."diye atıldım hemen heyecanla. Her tür filmi severdim aslında-korku hariç- ama romantik komedi tarzında filmleri daha çok severdim. Çünkü eğlenceli oluyordu.
Doruk oflayıp, "Beni buraya romantik komedi izlemek için mi getirdin? Aksiyon ya da korkulu bir şeyler olsun."dedi. Kuzenim diye söylemiyorum kendisi çok maldır. Zaten görüyorsunuz işte örneğe gerek yok.
Cem, "Benim için fark etmez."dedi.
Doruk kötü bakışlarını Cem'e çevirip, "Ne yani sen de mi seviyorsun böyle aşklı, vıcık vıcık filmleri?"diye sordu.
Cem omuz silkip, "Yo sevdiğim söylenemez ama kızlar öyle istiyorsa izleyebilirim. Romantik komedi izledim diye ölecek değilim."dedi umursamazca.
Ya sen ne kibar bir çocuksun böyle be. Tutmayın aşık olacağım.
Ben böyle sevgi dolu bir şekilde Cem'e bakarken o da bana dönüp göz kırptı. Gülümseyip kafamı eğdim. Ay bu bendeki haller ne Allah aşkına? Gülümseyip kafayı eğmek ne yani? Kendime gıcık oldum şuan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞIK
Storie d'amoreArtık buraya kadardı! Aptal gibi peşinde dolanmayı bırakma zamanı gelmişti. Evet geç alınmış bir karardı fakat malum geç olsundu fakat güç olmasındı. Artık o karaktersizin yüzünü bile görmek istemiyordum. Hiç kimsenin benimle böyle oynamasına izin v...