Tak tak tak... Büyük malikanedeki ses iki sakinin ürpermelerine neden olmuştu. Sessizce koltukta oturan ikili büyük kapıya merakla baktı. Gelen kişi hakkında az çok tahminleri vardı aslında. Siyah saçlı adam kucağında mayışmış ufaklıkla birlikte kapıya yöneldi. Belindeki asasını sıkı sıkı kavrayarak en ürkütücü sesiyle sordu:
-Kimsin? Kapının arkasındaki cevapladı.
-Remus John Lupin. Senin dostunum. Ufaklık için bir kaç eşya getirdim. Ve ayrıca duş almalısın, kokun buraya kadar geldi.
Genç adam gülümseyerek kapıyı açtı. Adam elindeki çantayı yere bırakıp içeri girdi.
-Hey Harry. Uyumak üzere olan çocuğu kucağına aldı. Ben geldim. Bir merhaba yok mu? Çocuk yeşil gözlerini adama dikti. Gülümseyerek konuşmaya çalıştı:
-Rem... yemus... Ufaklığın tatlı konuşması iki gündür gülmeyen dostlar için bir çıkış yolu olmuştu. İkisi de hafif bir tebessümle koltuğa oturdular. Çocuğu sıkı sıkı kavrayan Remus arkadaşının perişan yüzüne baktı. İkisi de birbirinden kötü gözüküyordu aslında. Bu normaldi. Sonuçta iki gün önce arkadaşlarını kaybetmişlerdi. James ve Lily... yüreklerini yakan iki isim. Ve geri de kalan bir bebek. Sirius, James ve Lily'i bulduktan hemen sonra Harry'i alarak malikaneye gelmişti. Harry'e bakacaktı. Sonuçta vaftiz babasıydı değil mi?
-Nasılsın Sirius? Harry nasıl? Kucağındaki çocuğun saçlarını okşayarak sordu. Karşısında oturan adam derin bir nefes alarak:
-Sen nasılsan ben de öyleyim Aylak. Harry iyi. Yani iyi gibi. Ama bazen o kadar çok ağlıyor ki onu bir türlü susturamıyorum. Sanki her şeyi anlıyor gibi. Uyumak üzere olan çocuğa baktı. Huzurlu görünüyordu. Lily olsa nasıl susturması gerektiğini bilirdi diye düşündü. O Evans'tı sonuçta. Her şeyi bilirdi.
-Dumbledore'den ne haber. Ne diyor yaşlı adam.
-Voldemortun öldüğüne inanmıyor. Ölüm uykusunda olduğunu söylüyor. Bir gün geri gelecekmiş on göre. Lily'nin ölürken Harry'e bir koruma sağladığını söylüyor bir de. Bu sayede Harry lanetten etkilenmedi. Bence mantıklı bir açıklama. Elimizde başka bir açıklama olmadığını düşünürsek...
-Mantıklı. Peki Harry. Ona ne olacak.
-Senin ile yaşamasında bir sıkıntı görmüyor Dumbledore. Aslında teyzesine vermeyi düşünmüş ama..
-O muggle mi? Ben ve sen dururken ona gidemez. Onu biz büyüteceğiz.
Uyuyan ufaklığı hazırladıkları beşiğe yatırdılar. Malikanenin en üst katındaki geniş odayı Harry'e vermişlerdi. Sade boş adada sadece bir beşik ve ufak bir dolap vardı. Remus getirdiği eşyaları yerleştirdi ve Sirius ile birlikte geri indiler. Sirius birden:
-Peter'in peşinden gitmeliydim, dedi. İki gündür aralıksız bunu düşünüyordu. O pisliğin peşinden gitmeli ve ona ödetmeliydim. Remus azarlarcasına konuştu:
-Hayır gitmemeliydin. Sen doğru olanı yaptın. Harry'i alıp gitmek en mantıklısıydı. Eğer peşinden gitseydin kötü şeyler olabilirdi. Sen zarar görebilirdin, ona zarar verebilirdin.
-Evet ona zarar verirdim. O onları öldürdü. Fark etmeden ayağa kalkmıştı. Ben de onu öldürürdüm.
-Sirius! Remus itaatkar bir sesle onu oturttu. Ellerini omuzuna koyarak baktı. Şu anda en önemli varlığımız Harry. Onu korumalıyız. Kehanet yüzünde ona saldırmak isteyenler olacaktır. Voldemort geri dönünce ne olacak peki. Tek istediği Harry. Harry'i eğitmeliyiz. Eğitmeliyiz ki kendini korusun. Şimdi her şeyi unut ve o ufaklığa odaklan.
Eeeeeeeeee, ne düşünüyorsunuz? Sirius ve Remus ile büyüyecek bir Harry. Eğitilecek bir Harry. Kısacası farklı bir çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Bir Hikaye- Harry Potter
FanfictionJ.K Rowling 'in harika dünyasını biraz değiştiriyoruz. Ölümle karşı karşıya gelen karakterler bu sefer daha şanslı olacak. Harry'nin yaşadıklarını bir de benden dinleyin. Sirius'un ve Remus'un elinde büyüyen Harry farklı biri olacak. Bizim tanıdı...