Bir, iki, üç.
BUM
Bir, iki, üç...
Her üç saniyede bir sarsılıyordu. Büyük oluşumun taşları yer sarsılma ile düşüyor ve geride sadece toz bırakıyordu. Mağara olduğunu varsaydığı yapı atılan her bir darbe ile daha da çökmeye yaklaşıyordu. Her yer tozdu.
Saklanabilecek her hangi bir yer arayan çocuk telaş için de etrafina baktı. Hiçbir gerçeklik görünmeyen yerde saklanabilecek bir yer yoktu.
Tararken ufak kuytu bir köşe gördü. Koşarak köşeye gitti. Yerle bitişik olan köşeye girmeye çalıştı. Bir delik gibiydi. İlerledi ve ilerledi. Duvarlar sarsılmaya devam ediyordu ama delikte güvende idi. Sanırım.
İki ayrı ses duydu. Biri kaba ve sert, diğeri korkmuş. Adam yalvarıyordu.
- Nolur bana da zarar verme!
Ağlamaklı sesi ile karşısındaki adam keyiflenmişti. Güldü ve:
- Sen efendimizi bıraktın. Onu terk ettin. Ve simdi cezasini çekeceksin.
Korkak adam bu sefer daha gür şekilde konuştu:
- O ÖLDÜ! Bunu biliyorsun. Ölü birini daha fazla koruyamazdım.
- Aptal adam! O burada. Ve emin ol seni duyuyor.
Adam ağzından bir hıçkırık kaçırdı. Kuytudaki çocukta titriyordu. Kalp atışları vücudunda yankılanıyordu. Nefes alış verişi hızlanmıştı. Gözlerinde yaşlar birikmişti.
- Sen delisin! DELİ! Onun ölümünü hepimiz biliyoruz.
Adam bir daha güldü ve bağırdı:
- AVADA KEDAVRA!!!
Her yeri yeşil bir ışık kapladı. Kalpler korku ile doldu. Tüm ses bir anda kesildi. Sadece kötü bir adamın gülüşleri kaldı. Yer yeniden sallandı ve bir ses duyuldu.- Harry, Harry kalk.
Çocuk ter içinde doğruldu. Alnında müthiş bir acı vardı. Zonklayan yara izini eli ile kapattı ve inledi. Rüyanın etkisinden çıkmak için etrafına bakındı. Kapıda ona seslenen adama bir bakış attı. Telaş içinde görünen adam bir yandan cübbesini giyiyordu.
Komidine bıraktığı tostunu ardından eline aldı ve çocuğa baktı. Tostundan bir ısırık alarak konuştu.
- Bir saldırı olmuş. Yine ölüm yiyenler, detay bilmiyorum. Ama şimdi gitmem lazım. Sen ister uyu ister kalk. Ben bayan Child'ı göndereceğim.
Bu hafta 3. idi. Ama garip olan her seferinde bir ölüm yiyenin bir başka ölüm yiyeni öldürmesiydi. Ve bu sefer de büyük ihtimal öyle olacaktı.
- Sirius, ben....ben bir rüya gördüm. Ve fazla gerçekçi idi. Ama.....
Lafı kesildi;
-Harry, şimdi gitmem lazım ama gelince emin ol konuşacağız tamam mı? Uslu dur.
Merdivenlerden iniş sesi duyuldu. Ve ardından bir Pof sesi.10 yaşındaki çocuk tüm gün boyunca suskundu. Gördüğü rüya onu tüm gün mahvetmisti. Biraz düşündüğü zaman bu rüyaların gerçeği gördüğünü anlamıştı. Tüm o gördükleri gerçekten bir yansıma idi. O lanetler, ölüm yiyenler ve sarsıntılar. Hepsi gerçekti. Ve yaşıyor demişti. O yaşıyor. On dan kasıtları....
Olamazdı. Aliesini ve onlarca aileyi katleden adam yaşayamazdı. Olmamalıydı. Tüm zamanların en kötü kişisi.
Bayan Child ile geçen gününde bunlarada hiç bahsetmemişti. Sadece düşünmüştü. Sirius bir ara uğramış ve yine aynı şekilde bir saldırı olduğundan bahsetmişti. Ülke dışında bir mağarada saldırılmıştı. Saldırdıkları adam Kim Olduğunu Bilirsin Sen'e artik çalışmıyordu. Bir muggle kasabasinda her şeye yeniden başlamıştı. Tabi ki de sonu ölüm olmuştu. İhanet eden herkes gibi.
Ama Sirius'un ve diğer yoldaşlık üyelerinin anlamadığı bir şey vardı.
Neden saldırılar şimdi oluyordu?
Bu adamlar yıllar önce bu işleri bırakmıştı. Neden şimdi?
- Belki de o geri dönecektir, dedi Sirius. Ama elimizde hiç bir kanıt olmadan bunu doğrulayamayız. Hem bu düşük bir ihtimal çünkü geri dönse kesin onun ile ilgili hir haber alırdık. Kendini belli ederdi.
Harry içindekileri haykırmak istedi. Tüm gün boyunca içinde onu yiyip bitiren düşünceleri. Oturduğu kadife koltuktan kalktı ve mutfağa ilerledi. İçerisi tahmininden kalabalıktı. Masanın çevresinde oturan yoldaşlık üyeleri kendi aralarında hararetli bir tartışmaya girmişti. Remus, Kingsley, Rick.... Toplam 8 kişiydiler. İçeri giren yeşil gözlü çocuğu fark etmemişlerdi bile.Arkasında bir el hissetti. Sirius endişeli gözlerle dikiliyordu. Çocuğun boyuna geldi:
-Harry, bu gün fazla yoğundum. Üzgünüm senin ile ilgilenemedim. Rüya hakkında konuşabiliriz istersen.
Çocuk en çok bunu istiyordu. Kafasını salladı. Bu gün o kendinden emin güçlü çocuktan eser yoktu sanki. Sirius fark etmiş olmalı ki her an yığılacakmış gibi bakıyordu. Birinin ölümünü görmek Harry'e ağır gelmişti. Ve korkak gibi hiç bir şey yapmamak... Nefesini toplayım anlattı. Rüyanın nasıl gerçekçi olduğunu. Sanki orada olmadığını bilse bile oradaymış gibi hissettiğini. O döndü dediğini. Voldemort'un dönüşü herkesin en korktuğu şeydi. Sirius Harry'ı sonuna dek dinlemişti.
-Bana inanıyorsun değil mi? Harry ona inanmaz diye korkuyordu. O bir görücü değildi. Peki ama nasıl olan bir şeyi orada olmadığı halde görmüştü.
-Tabi ki inanıyorum Harry. Sen o kadar inanılmaz şeyler yapıyorsun ki bu da muhtemel. Ama neden olduğu hakkında bir fikrim yok.
Zonklayan başını ovdu Harry. Bu sabahtan beri ağrıyordu.
-Uyumak istiyorum, dedi sakince. Sirius kafasını salladı ve Harry'i öpüp alt kata indi.
...................................................
Kapkara koridor uzundu. Ucunda bir oda vardı ve oradan biraz ışık geliyordu. Rutubet kokusu tüm evi ele geçirmişti. Karanlık koridordan ışığın olduğu odaya doğru yürümeye başladı. Soğuktu, hem de çok soğuk. Oda da çıtırtı sesleri geliyordu. Daha da yaklaştıkça bu çıtırtıların şömineye ait olduğunu anladı. Korku içinde atan kalbine sakin olması gerektiğini mırıldandı. Odadan insan sesleri duyuldu. Fısıltı gibiydi. İki ses biri diğerinden daha sakin konuşuyorlardı. Yaklaştıkça sesler netleşti.
- Korku sal.... Ses tıslama gibiydi. O kadar inceydi ki neredeyse duyulamayacaktı. Bir daha tısladı:
-Beni hatırlasınlar... İkinci ses daha gür bir biçimde:
-Peki kim efendim. Bu şanslı kişi kim...
Duydukları karşısında geriledi. O konuşanlar tahmin ettiği kişiler miydi? Olamaz. Klap atışı hızlandı ve artık ağlamanın eşiğine gelmişti. Gözlerinde yaşların biriktiğini hissedebiliyordu. Geldi yere doğru koşmaya başladı. Uyanmak istiyordu. Ellerini kafasına götürdü ve bağırdı:
-Uyanmalıyım!
..........................................
Mutfak kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Koyu bir sohbet içinde olan yoldaşlık üyeleri açılan kapıya baktılar. Kan ter içinde kalan kuzguni saçlı çocuk pek iyi görünmüyordu. Yerinden ilk kalkan Remus oldu. Telaşlı adımlar ile hala kapıda dikilen çocuğun yanına gitti. Sirius masadan kalkmış ama kıpırdamıyordu. Yaşlı gözler ile Harry'i süzen Dumbledore kafa karışıklığı ile çocuğa bir daha baktı. Remus çocuğun kolundan tutarak en yakın sandalyeye oturttu.Hızlıca nefes alıp veren çocuk derin bir nefes daha aldı. Gözlerinde biriken boncuk yaşlarla yoldaşlığı süzdü. Gözleri en son Ramus'ta kaldı:
-Yarın akşam. Yarın akşam saldıracaklar.
Tüm hikayeyi Sirius'un ağzından dinleyen yoldaşlık üyeleri Harry'e baktı. Neler olduğunu hepsi anlamıştı ama yinede Remus sordu:
-Kim, kim saldıracak evlat?
Çocuk yeşil gözlerindeki yaşların düşmesine izin verdi:
-Ölüm yiyenler. Bu sefer sıradan insanlara.
Dumbledore de olmak üzere herkes sesli bir nefes çekti. Sirius vaftiz oğluna endişe ile baktı. Dumbledore yerinden kalkarak Harry'e doğru ilerledi. Duyacaklarından belki bir nebze korkuyordu ama sordu yinede. Gece mavisi gözlerini zümrütlere dikerek soru:
-Kime? KİME SALDIRI OLACAĞINI ANLAYABİLDİN Mİ?
Çocuk kafasını usulca salladı:
-Evet, evet sanırım anladım.
Sizce saldırım kime olacak?
Tahminleri alayım lütfen canlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Bir Hikaye- Harry Potter
FanfictionJ.K Rowling 'in harika dünyasını biraz değiştiriyoruz. Ölümle karşı karşıya gelen karakterler bu sefer daha şanslı olacak. Harry'nin yaşadıklarını bir de benden dinleyin. Sirius'un ve Remus'un elinde büyüyen Harry farklı biri olacak. Bizim tanıdı...