Karanlık mahsende kimse yoktu. Köşede büzüşen kişi hariç. Sadece yankılanan nefes sesi duyuluyordu. İçerdeki ürpertici soğuk titremesine yol açıyordu. Siyah taş zemine kıvrılmış ve sadece oturuyordu. Ne yapacağını, nerede olduğunu bilmiyordu. Önündeki gri parmaklıklar bir hapisanede olduğu hissini vermişti. Paslanmaya yüz tutan parmaklıklara tekrar baktı. Basit bir hapishane olmadığını biliyordu ama. O kadarını anlamıştı.
Sarı bukleleri başından fışkırıyordu. Önündeki yemeğe baktı. Bir tas çorba ve bir dilim ekmekti. Açtı. Ama yemeyecekti. Onlara zayıf olduğunu belli edemezdi. Burada daha fazla kalmak istemiyordu. Onu buraya kapatıp gitmişlerdi. Arada bir iri yarı bir adam tek kelime etmeden yemek getirirdi o kadar. Bazen yerdi. Baxen yemezdi. Kaç gün olduğunu bilmiyordu. Zaman kavramı karışmıştı. Burası hep karanlıktı ve zaman geçmek bilmiyordu. Ona asırlar gibi gelse de 2 gün olduğunu tahmin etmişti. Gelen adam 2 defa kıyafet değişmişti. Ve 4 posta yemek gelmişti. Büyük ihtimal günde 2 defa.
Zeminde yankılanan ayak seslerini duydu. Aniden ayağa kalktı. Onu bağlamamış yada o tür bir şey yapmamışlardı. Ayak sesleri yaklaştıkça o adamı bekledi. Iri adamı. Ama bu sefer gelen adam o değildi.
Daha uzun, daha zayıftı. Sarı saçları vardı. Ince bir yüzü. Ona gülümsüyordu. Ama bu gülümseme pek sevecen değildi. Daha çok haince idi.
-Demek sensin!
Adam kıza bakarak konuştu. Kız ne diyeceğini bilemedi. Cevap vermeli miydi? Hem kimdi ki o?
-Lordum seni görünce çok sevindi. Tabi sen o ara baygındın.
Adam parmaklıkların önünde volta atarak konuştu.
-Harry Potter buraya gelecek. Bundan eminiz. Sonuçta sen elimizdesin.
Kız Harry'i duyunca geriledi. Kekeleyerek.
-S...sen nerden ta..yanıyorsun Harry'i!
Sesi tahmin ettiğinden ezik çıkmıştı. Adam bir kahkaha patlattı. Gözlerindeki ışıltı ile kıza baktı.
-Potter sana bahsetmedi mi?
Durakladı.
-Bizim kim olduğumuzu biliyor musun?
Kız tehtitkarca haykırdı. En güçlü sesiyle.
-Siz kötüsünüz!
Adam güldü.
-Orası tartışılır sarışın. Peki sence biz senin gibimiyiz? Biz kimiz sence?
Kız düşündü. Onu almaya geldiklerinde havada patlayan ışıkları düşündü. Bu normal değildi. Ellerindeki çubukları hatırladı. Insanlara doğrultup onları nasıl uzaklaştırdıklarını düşündü. Ve kendisini bayıltmak için sadece sözler mırıldanmalarını. Kafasını salladı. Onlar kendisi gibi değildi.
-Siz canavarsınız!
Adamın gözleri büyüdü.
-Canavar mı? Sözlerine dikkat et Lily!
Bizler canavarsak bence en yakın arkadaşınıda gözden geçirmelisin. Sonuçta senden baya çok şey sakladı değil mi?Lily kafasını eğdi. Bunun Harry ile bağlantısını anlayamıyordu. Sonra kafasına dank etti. Harry'nin belinde gördüğü çubuğu hatırladı. Sorduğunda geçiştirmişti. Karşısındaki adamın beline baktı. Tahta bir çubuk duruyordu. Harry de onlar gibiydi.
-Siz nesiniz? Harry ne?
-Aslında biz sizden çok üstünüz. Biz büyücüyüz! Ve bunu tüm dünya yakında öğrenecek!
................................-Bir anda gelmem onlara tuhaf gelmeyecek mi?
Harry hogwarts arazisine giriş yapmadan önce sordu. Bir anda oraya geri dönmesi, üstelik yıllar üstüne, tuhaf kacacaktı. Neredeyse 16 yaşındaydı. 12'sinde gitmişti. 4 yıl.
Özlemişti. Arkadaşlarını görecek olması ise ayrı bir olaydı.
Ama şimdi düşünmesi gereken Lily'di. Kim neler yaşıyordu.-Merak etme. Sen pelerinin altına gireceksin. Sonra doğrudan Dumbledore'nin odasına evlat.
Remus çocuk ile göz teması kurdu ve sırtını sıvazladı.
-Arkadaşını kurtaracağız! Endişelenme!
Harry kafa salladı. Lily'i düşünmeden edemiyordu. Kim bilir ne haldeydi. Ormana gitmeyi defalarca düşünmüştü. Ama bunun pek faydası olmazdı. Lily'i bırakacağı kesin değildi. Hem kendisi ölürdü. Aslında her şekilde ölmesi gerekiyordu. Sirius ve Remus bir yol bulacaklarını söyleseler bile... Ölmeliydi. Voldemort'un ölmesi için ölmeliydi.
Pelerinin altına girerek odaya gitti. Etrafta öğrenciler vardı. Çoğunu tanımıyordu. Yıllar geçmişti. Bir çok kişi mezun olmuş yenileri gelmişti.
Dumbledore'nin odası hatırladığı gibiydi. Değişen tek şey odadaki koltuklardı. Soluk bir maviydi artık. Harry peşinden odaya giren Sirius Remus ve Snape'ye baktı. Aralarında tartışıyorlardı.
Harry her ne kadar Snape'yi sevmese de adamın cesur olduğunu kabul etmeliydi. Voldemort'un dibinde iş çeviriyordu.
- Harry iyi olduğunu görmek güzel!
Harry sesin sahibini biliyordu. Ama onu görmek için arkasını döndü. Dumbledore aynıydı. Aynı bakışlar ve aynı ses tonu.
Harry ona kızgındı. Bir gün ölmesi gerektiğini neden bu kadar saklamıştı ki. Bunu bilmek en başta kendi hakkıydı.
Sirius ve Remus'a baktı. Onlar da adama mesafeleydi. Hatta Snape bile öyleydi.Harry lafı uzatmadı.
-Ne yapacağı Profesör? Lily elinde!
Dumbledore duraksadı.
-Onu kurtaracağız elbette.
-Ama nasıl? Baskın yaparsak bizi katleder, onun saldırmasını beklersek Lily için geç olabilir, dedi Remus karamsarca.
-Ben ormana gidebilirim.
-ASLA OLMAZ! İzin vermiyorum.
Sirius bağırdı. Harry kafasını salladı.
-Senden izin istemedim!
Sirius nefes aldı ve elini omuzuna koydu.
-Bak evlat, arkadaşını düşünüyorsun biliyorum. Ama hâlâ 16 ındasın. Yani korumam altındasın. Ve ben izin vermiyorum. Seni ölüme yollamayacağım.
Harry sesini yükseltti.
-Anlamıyormusunuz! Zaten ölmem gerek. Bırakın en azından Lily kurtulsun.
-Ölmeyeceksin. Biz bir yolunu bulacağız.
Dedi Remus umutla.
-Bir yolu yok! Bir katilin ölmesi için ölmeye razıyım. Ama bırakın Lils kurtulsun ne olur! Lütfen bırakın onu kurtarayım. Ne olur yaşasın. Bir Lily'nin daha ölmesini kaldıramam!
...............................
Tahminen 5 bölüm kaldı.
Final geliyor.
Ama final sonrası istek bölüm yapmayı düsünüyorum!
İste Harry ve ailesi, karısı hakkında.İstekleri dersiniz işte!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Bir Hikaye- Harry Potter
FanfictionJ.K Rowling 'in harika dünyasını biraz değiştiriyoruz. Ölümle karşı karşıya gelen karakterler bu sefer daha şanslı olacak. Harry'nin yaşadıklarını bir de benden dinleyin. Sirius'un ve Remus'un elinde büyüyen Harry farklı biri olacak. Bizim tanıdı...