-"Hadi kızlar toparlanın!" Bacaklarımda derman kalmadığını biliyordum ama yine de kendimi son on beş dakika diye kandırarak ayağa kalktım. Antrenman yapıyorduk. Sabah beş buçukta kalktıktan sonra kısa bir kahvaltı yapmış ardından ısınıp çalışmaya başlamıştık. Günde iki defa antrenman oluyordu. Sabah ve akşam. Akşamları genelde maç yapıyorduk. Aralıklarla mola versek bile bunlar bana ve ağrıyan uzuvlarıma hiç yetmiyordu.
Çalış, ye, uyu.
Bazen çalış, uyu.
Yemek yemeyi unutuyordum bazen bu beni çok yıpratıyordu. Yememe gerçekten dikkat etmeliydim. Belirli bir kilonun altına düşmemem veya çıkmamam gerekiyordu. Geldiğim günden beri diyet listesi uygulamaya çalışsam da planlı programlı bir insan olmadığım için uymakta zorluk çekiyordum. Herkes uyduğumu sanıyordu. İngilizcem çabuk gelişmeliydi. Bu yüzden ek olarak sürekli dil eğitimi alıyordum. Benimle birlikte bir Türk daha vardı ama tempoya ayak uyduramadığından yakınıp duruyordu. Onunla Türkçe konuşuyoruz diye ceza almıştık.
Daha önce bundan bahsetmemişlerdi. "Maggie ve Alya ayrılın siz." Gözlerim antrenörü bulduğunda diğer kızlarla ilgileniyordu. Neden diye sormak istiyordum ama en ufak şeyi saygısızlık saydıkları için dediğini yaparak geri çekilip sahanın dışına çıktım. İyi oynuyordum. Bana göre öyleydi. Değil miydim yoksa? Ya Maggie? Kız sahanın yıldızıydı. O da yanıma geldiğinde gergin duruyordu.
Sırtımı duvara yaslayıp kayarak yere oturdum.
Alya Türkiye'ye dönüyorsun bebeğim diye içimde bir ses dolanıyordu. Maggie'nin bakışlarını yüzümde hissettim ama dönüp ona bakmadım. Duvara doğru bakışlarımı diktiğimde tekrar zihnimi dolduran düşüncelerle parmaklarımı alnıma koyup ovuşturdum. Her elim boş kaldığında aklıma gelsin istemiyordum. Mümkünse derin dondurucu da kalmalıydı.
"Kızlar gelin benimle." Duyduğum antrenörünümüz Grace'in sesiyle ayağa kalkıp gittiği yöne doğru onu takip ettim. Sahanın çıkışına yaklaştıkça gerginliğimi belli etmemek için direniyordum. Kapıdan çıkıp uzun koridorun sonundaki kendi odasına girdiğinde yumuşak kahverengi koltuklara kendimi atıp uyumayı diledim. Duvardaki madalyaların önündeki kahverengi dönen sandalyesine oturup beyaz masaya ellerini koyup ikimize baktı. Çok sert bir kadındı. Gülümsediğini görmemiştim. Bakışlarını üzerimde çok kez yakalamıştım ama bu da zaten onun göreviydi.
"Yurdunuz değişti." Dediğinde tepki vermeden durmaya devam ettim. "Neden, bir şey mi yaptık?" Diye sordu Maggie. "Yaptınız mı?" Diye sordu Grace. Maggie ellerini sallayarak "Hayır, öyle demek istemedim. Sadece merak ediyorum efendim." Grace ona ters bir bakış atıp "Oturun." Dediğinde çok cazip geldiğinden çabucak oturdum. Anında her yerime çöken uyuşukla az kalsın iç çekecekken kendimi zor tuttum.
Önünde duran kağıtlara bakıyordu. Maggie kolumu dürttüğünde yavaşça kulağıma eğilip bir şeyler söyledi ama geneli çok stres yaptığıyla ilgili olduğu için duymuyormuş gibi yaptım. "Pozisyonlarınız ne?"
Maggie " Libero." Dedikten sonra "Pasör." Dedim yazmasını bekleyerek. Grace bana bakıp "Sesini duymak büyük şeref." Dediğinde umursamadım. "Yarın eşyalarınızı toplayın gidiyorsunuz." Dediğinde zihnimde dolanan zehirler canımı yaktı.
Orada, onca anıyla yaşayamazdım.
Yapamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazıyor... (Depresif Kız)
Short Story11-B grubuna eklendiniz. +9054: Alya gruptan çıkma. Önemli bir konu var. Siz : Özelden yaz. Gruptan ayrıldınız. +9054 yazıyor... +9054: Sen voleybol takımında bu sene kaptansın. O gruba yeni antrenörü aldık. O yüzden çıkma. Siz : Gerekli mi? ...