Serap ve arkadaşlarına göre o bakışlar Ozan'ın en can alıcı noktasıydı. Serap'ın, lise ve üniversite arkadaşlarından Ozan'a talip olmayan kalmamıştı. Senem ve Duygu, bu listede başı çeken iki şanslı aday arasındaydı. Rüzgâr'a göre arkadaş arkadaşın pezevengiydi. Bu kelimeyi Serap her defasında çöpçatan olarak, diliyle yumuşatıyordu. Ozan'ın bekâr ve vurdumduymaz hayatına olan düşkünlüğü bu iki güzel kadının da üzerine bir çizik yemesine sebep olmuştu. Ancak, Ozan için tek gecelik şansları her zaman vardı.
"Serap düşündüm de, bu iki arkadaşın bana farklı gecelerde yemeğe gelebilirler. Hatta ikisini aynı gece çağırırsan bana daha az masraf çıkartmış olursun."
Rüzgâr'ın ciğerlerinden 100 kilometre hızla çıkan kahkahası Ozan'ı cesaretlendirmişti. Serap bunun üzerine Rüzgâr'a, "O gidecek, baş başa kalacağız. O zamanda böyle sırıtabilecek misin?" bakışını fırlattı.
Rüzgâr, kızaran yüzüyle, misafirlikte altına sıçan çocuklardan farksız susarak oturdu. Kahkahasını bastırmaya çalıştıkça sulanan mavi gözleri, küçük bir Çeşme koyunu andırıyordu Serap'a. Ozan'ın yanında kendisine destek olmadığı için, o gözler karşısında hemen yumuşama niyetli değildi.
Serap, "Avucunu yalarsın Ozan! Otur, o dışarıdan söylediğin lezzetsiz yemeklerinle ve adi şaraplarınla tek başına zıkkımlan. Benim arkadaşlarımı böyle pis fantezilerine alet etmesen sevinirim." derken, sinirden çıkarttığı seslerle düdüklü tencereyi andırıyordu. Rüzgâr, Ozan'la her ne kadar samimi olsalar da, zıkkımlan kelimesini hiç yakıştıramamıştı karısının ağzına.
"Böyle patavatsızlıklar ben de yapıyorum ara sıra. Serap'ın arkadaşlarının yanında hiç kötü bir kelime ağzıma almadım sanki. Hatta kimi zaman küfür bile ediyorum. Madem eşitiz bırakalım onlarda koysunlar en dibine." diye geçirdi aklından.
Ozan'ın, "Ne oldu lan? Sen ne sırıtıyorsun öyle pişmiş kelle gibi?" sorusunu da kestirip attı.
"Hiç..."
Hala sırıtmaya devam ediyordu Rüzgâr, dudaklarının arasından göze çarpan beyazlıklar onu ele veriyordu.
Bu cevabın üzerine altta kalamazdı Ozan ve kırılan erkeklik gururu, "Ben ve tek başına akşam yemeği? Sor bakalım kocana ben hangi gece tek başıma akşam yemeği yemişim!" diyerek çıkıştı aniden.
"Haa, bir de o pis fantezilerini, Rüzgâr'a da anlatıyorsun. Bravo yani, size hiç bir şey diyemiyorum artık!"
Rüzgâr ve Ozan, Serap'ın; Selen ve Gökhan'ın evlerine doğru çiçeklerini sulamak için evden çıkmasıyla, birbirlerinin gözlerinin içine bakarak, bıyık altı sırıtmalarına devam etmişlerdi. Rüzgâr, karşı komşularının kapanan kapısı ardından, yüksek sesli bir kahkaha atmıştı Ozan'a doğru. Ozan'da ona eşlik etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr'ın Sesi
General FictionHer yer ölüler için birer mezar; çoğunlukla gece uyudukları ortopedik yataklar, birbirlerinin kıçlarını yırtarak aldıkları arabalar, kredisi bitmemiş evler, bir şeyler öğrendiklerini sandıkları okullar, onları ölümden kurtaracak olan hastaneler, köt...