Medyada Nisan
Usulca yaklaştı sevdiğine...
Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi...
İkisi de titriyordu..
Bir süre öyle hareketsiz kaldılar...
Nefesleri birbirine karıştı...
Seni seviyorum" dedi Nisan...
Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim edercesine uzun baktı...
"Ve elveda... "
9 AY ÖNCE
Nisan o sabah burnuna dolan taze çörek kokusuyla uyandı.
Gözlerini araladı ve her zamanki miskin halini takınmadan gülümseyerek yatağından kalktı.Bugün, onun özlemini duyduğu okulunun ilk günüydü.
Lise son sınıftaydı, okulu Istanbul'un en iyi kolejlerinden biri idi.
Nisan'ın bu okula kabul edilmesi onun için bir dönüm noktası olmuştu.
Çalışkan bir öğrenci olmasına rağmen orta derece bir liseye başlamıştı. Ikinci senesinde ise notları ve sınavları iyi olduğu için burslu öğrenci kabul eden bu koleje kayıt olmuştu.Yaklaşık üç yıl kadar önce babasını ve kardeşini bir trafik kazasında kaybetmişti.
Kötü arkadaşlıklar edinmeye başlamış, gece geç saatlerde eve gelmeye başlamıştı.
Acısı ile sürükleniyordu adeta.
Eğer o lisede kalsa idi, belki de okulu bırakacaktı.
Ama burada herkes, özellikle de Sinan hoca o kadar ilgilendiler ki Nisan'la, elini öyle sıkı tuttular ki, el birliği ile onun kaybolmasına izin vermediler.
Nisan o günleri atlatabildiği için şükür ediyordu.
Aynı zamanda küçük yaşta kaybın olgunluğunu yaşamış bir insan olduğu için sorumluluk duygusu ağır basıyordu.
Işte o yüzden bu okul onun için çok kıymetliydi.
Belki de hayatındaki son şansıydı. Nisan pencereden dışarıya bakıp bunları düşünürken annesi arkasında onu izliyordu.
"Kahvaltı hazır kızım." dedi kısık bir sesle.
Onu ürkütmek istememişti çünkü.
Nisan irkilerek arkasına döndü ve annesinin yanına gitti, yanağına bir öpücük kondurarak "Günaydın annecim" dedi.
Ardından banyoya yöneldi.
Aynada suretini görünce irkilmeden edemedi.
Göz altları şişmişti.
Gece heyecandan gözüne uyku girmemişti çünkü.
Sarışın, yeşil gözlü çok güzel bir kızdı ama her gece şekli şemali kayıyordu. "Neden filmlerdeki gibi fönlü ve makyajlı uyanamıyorum ki" diye söylenerek duşa girdi.
Yarım saat kadar sonra mutfakta onu bekleyen annesine tekrar kocaman bir öpücük vererek sofraya oturdu.
Yalnız ikisi vardı bu dünyada.
Aslında kalabalıktı evleri, yani önceden öyleydi.Babası ve kız kardeşinin fotoğraflarına bakarak o günleri yad ediyorlardı.
O vahim kaza olmasa belki şu an kahvaltı masasında bile olabilirlerdi.
Şu an şehrin dışında fakir bir gecekondu mahallesinde yaşıyorlardı.
İki odalı olan bu eski ev onların sevgi dolu yürekleri ile can bulmuştu adeta..Nisan otobüsü kaçırmamak adına hızlı bir şekilde evden çıktı.
Okulun önüne geldiğinde ona doğru koşmakta olan arkadaşıyla göz göze geldi.
Merve onun en iyi, en samimi dostuydu.
Aslında benzer hiçbir noktaları yoktu. Merve zengin bir ailenin alışveriş delisi tek kızıydı. Ayrıca birazcık da şıpsevdiydi, reelde bunlar Nisan'a tersti, ama çok seviyordu arkadaşını.Herkes okul önünde sıraya girmişti.
O tarafa doğru ilerlerken etrafı kalabalıklaşmaya başlamıştı.Sınıfın en zıpırı Onur, en çalışkanı Osman'la uğraşmaya başlamıştı bile.
Nisan bir hamle ile Osman'ı kolunun altına aldı ve "Uğraşmayın benim arkadaşımla." diye göz kırptı.Onlarla birlikte iken gülmeden edemiyorlardı.
Herşey bu kadar güllük gülistanlık değildi tabi ki, usulca sıraya yanaşan Pelin bu sevgi yumağının dışında kalmayı hakediyordu.
Geldiği günden beri Nisan'ı aşağılayan ve zenginliği ile övünüp durmaktan başka işi olmayan bir kızdı.
Tehlikeli sayılabilirdi, lakin Nisan onu yoksaydığı için bu sorun da ortadan kalkmış oluyordu.
Herkese tatilde yaptığı yurtdışı gezilerini anlatmaya başladı.
Nisan ve Merve gözlerini devirerek önünlerine döndüler.Okul müdürü yılın ilk konuşmasını yaptıktan sonra, iyi temennilerini iletti ve ardından sınıflara girmeye başladılar.
Merve her ne kadar arkada oturmak istese de çalışkan arkadaşının hatırına ön sıraya yerleşmek zorunda kaldı.
Muhabbet olayı hala devam ediyordu. Herkes birbirini çok özlemişti.
Onlar bu kargaşanın içerisindeyken sınıfa giren yeni çocuğu görmeleriyle birden sus kesmişlerdi.
Özellikle kızlar onu baştan aşağı süzmeye başlamışlardı.
Esmer, kahverengi gözlü uzun boylu biriydi.
Yürüyüşünden, bakışından karizma ve özgüven akıyordu adeta.Nisan arkadaşına dönerek "Merve ağzının sularını sil" dedi ve gülümsedi.
Merve durumunun farkına vardı ve göz göze gelerek gülüşmeye başladılar.
Ağır hareketlerle boş bir yere geçerek yerleşti yeni çocuk.
Bayağı bir gündem oluşturacağı aşikardı.
Sınıf öğretmeni gelene dek fısıldaşmalar sürdü.
Sınıf öğretmenleri Sinan Hoca 27 yaşında, esmer, uzun boylu bir adamdı, matematikçiydi.
Nisan'a en ilgili davranan ve derslerine yardımcı olan bu hocaydı, ve aniden geçen yaz Fizikçi ile nişanlanmıştı.
Saman altından su yürütmek deyiminin karşılığı bu çiftti belki de.
Şıpsevdi Merve'yi engelleyen tek şey de hocanın medeni durumuydu.
Sinan hoca, Nisan'la göz göze gelerek kafasını salladı ve konuşmasına başladı
"Yeni bir yıl başlıyor arkadaşlar, bu sene sizin için çok değerli. Üniversite sınavına gireceksiniz ve hepinizin istediği bölümlere girmeniz için elimizden gelen herşeyi yapmaya hazırız. Umarım karşılıklı sevgi, saygı ve özveri içeren günler geciririz." dedi ve arkadaki çocukla göz göze gelerek devam etti.
"Bu arada aramızda yeni bir arkadaşınız var; kendini tanıştırmak ister misin?" diyerek ayağa kalk anlamında işaret etti.Yeni çocuk yerinden istemeyerek kalktı ve yanıtladı.
"Ben Savaş Uçer" dedi.Cümlesine nasıl devam edeceğini düşündüğü sırada gözleri ön sırada oturan yeşil gözlü kıza takıldı.
Bir süre bakmaya devam ettikten sonra kendini toparladı ve tavrını değiştirmeden devam etti.
"Hakkımda bilmeniz gereken başka bir şey yok"Nisan bu adamın hayatını değiştireceğini nereden bilebilirdi???
(Savaş ve Nisan'ı dipsiz, karanlık ve bir o kadar da imkansız aşkına hazır mısınız?)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomanceUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...