Nisan kendisini kesintisiz uykuya öylesine teslim etmisti ki, günlerin yorgunluğu kalkmıştı üstünden.
Yataktan gerinerek kalktığında karşısındaki koltukta iki büklüm uyuyan Savaş' a kaydı gözü.
Yüzünde istemsiz bir gülümseme peyda olmuştu.
Her gördüğünde senfoni orkestrası gibi ahenkli çarpan bir kalbe sahip oluyordu.
Çalan telefonun sesi ile kendine geldi Nisan.
Onu izlediğini çaktırmamak uğruna şekilden şekile girmişti.
Zor olan sevmek ya da sevmemek değildi, bunlar kesin ifadelerdi.
Zor olan sevilmemesi gereken insana duyulan aşkı zaptetmekti.
On kat kilitli kutuya da koysan, zincirlere, prangalara da vursan o kalp zaptolmuyordu.
Kendisini suyun sıcaklığına bırakan Nisan'ın durumu da bundan farklı değildi.
Özeti buydu işte..Kahvaltıda kendilerini bekleyenlere kafalarıyla selam vererek masaya geçtiler. Savaş'ın babasının canı sıkkın duruyordu. Önceden toplantılarda gördüğü adam daha güleryüzlüydü sanki. Ya da hep böyleydi de orada numara yapıyordu.
Nisan onu süzerken o da aynı şekilde genç kız için bazı düşünceler geçiriyordu kafasından. Dirseklerini masaya dayayarak ellerini havada birleştirdi ve "Savaş ile dün görüşme fırsatımız oldu, ilişkinizin ciddi boyutta oldugunu görebiliyorum. Bak, biz büyük bir aileyiz Nisan. Bu eve girmeyi göze alıyorsan birçok şartı da kabul etmen gerekir. Mesela George ile çalışman. Pek uygun olmaz. Yahut tek başına dolaşamazsın. Bilgimiz dahilinde ve yanında bir adamla olabilir ancak. Oğullarım benim için çok kıymetlidir. Madem ki seviyorsunuz birbirinizi. Izin veriyorum, ama dediğim gibi bir Uçer olmanın zorlukları da vardır, sakın unutma " dedi ve Nisan'ın gözlerinin içine baktı.
Nisan'ın içinden farklı birşey söylemek gelse de sorun çıkarmak istemedi ve "Anlıyorum efendim, teşekkür ederim." diye basit bir cevap vererek geçiştirdi. Tekrar suskunluğa boğuldular. Nisan için babasının katili ile aynı sofrada olmak bile işkence gibiydi.
Kahvaltı sonrası Savaş ve babası dışarıda işleri olduğunu söyleyerek evden ayrıldılar. Nisan'ın bir sonraki hamlesi için Demir'in de evde olmaması gerekiyordu. Odasında sessizce bekledi. Bugün olmazsa da yarın elbet çıkacaktı.
Derken ilerideki odadan çığlık ve bağırış sesleri gelmeye başladı.
Nisan olduğu yerde buz kesilmişti. Yüreği ağzında atıyordu adeta. Üzerinden şaşkınlığı attıktan sonra odadan dışarı çıkıp sesin geldiği odaya doğru koşmaya başladı. Evdeki bir kaç çalışan da sesleri duymuş kapının önünde merakla bakışıyorlardı. Nisan kafasını uzatıp içeriye baktığında acı içinde ürperdi.
Babasını, kardeşini elinden alan, ona en büyük acıyı yaşatan, belki de hayatta en nefret ettiği insan karşısında kanlar içinde yatıyordu. Kendi kanı damarlarından çekilmişçesine bakakaldı Nisan. Sadece o değil herkes sadece bakmakla yetiniyordu.
Ev ahalisi Demir'den, Uçer'lerden korktukları için ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Nisan ise düşüncelere dalmıştı.
Şu an mutlu muydu? Olmalıydı. Işte öç almasına bile gerek kalmamıştı, vermişti bu pislik kendi belasını. Neden kendini iyi hissetmiyordu? Suçluluk muydu bu his? Yoo, Yo.. Nisan birşey yapmamıştı ki henüz. Acımasız olması gerekiyordu ya, hani yemin etmişti. Hatırla Nisan.. Bırak gebersin.
Annesi geldi gözlerinin önüne, o olsa ne yapardı? Ne derdi?
Yoo Hayır hayır, kendine gel Nisan sen onlar gibi değilsin!
Nisan yerdeki cam ve eşya kırıntılarını umursamayarak Demir'in yanına koştu ve kanayan yerlerine bası yapmaya başladı.
Bir yandan da bağırıyordu "Gelin, durmayın, yardim edin" diye.
Çırpınışı güzel yüreğinin, derinliklerinin yansımasıydı adeta.
Mahvetmeye çalıştığı düşmanını yine kendisi kurtarmaya çalışıyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomantikUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...