Öğlene doğru İstanbul'a vardılar...
İndiği an bir ürperti kapladı Nisan'ı..
Dönmem diye gittiği şehire geri dönmüştü..
Onları Merve karşıladı..
Hep beraber eve geçtiler ve düğüne nasıl katılacaklarını düşünmeye başladılar.. Bir türlü çözüm bulamıyorlardı. Gözde onları gördüğünde tutar denize atardı, biliyorlardı.. Nisan'ın gözü bir an Merve'nin peruklarına kaydı, dudağının kenarını kıvırdı.. " Benim bir planım var" dedi.
Akşama doğru herkes toplanmaya başlamıştı yalıda.. Öyle gösterişli bir düğün oluyordu ki, görenleri hayrete düşürüyordu.. Uçer ve Duran ailesinin ileri gelenleri kapıda misafirleri selamlıyordu. Herkesin keyfi yerinde idi, yani hemen hemen herkesin.. Bunların içinde Savaş yoktu elbette. "Bitsin şu sirk gösterisi de gidelim" modundaydı. Telefonu elinde dolaşıyordu, Nisan'la olan fotoğraflarına bakıyordu. İçi yanıyordu, çok sevmişti onu.. Derin bir iç çekti ve sigarasını yaktı..
Merve Tarık'ı bir şekilde ikna edip kendilerine düğün için üç davetiye ayarlatmıştı..
Tarık'ın bu dünyada hatırı sayılır bir çevresi vardı ve bunun nimetlerinden faydalanıyorlardı.
Nisan pembe askılı bir elbise giymiş, kalın çerçeveli gözlük ve siyah bir peruk takmıştı.
Merve ise sarışın olmayı tercih etmişti.
İki arkadaş kol kola girişe doğru ilerlediler.
Davetiyeleri gösterdiklerinde işe yaraması için dua ediyorlardı..
Derken kapıdaki bayan "Hoşgeldiniz efendim" diye içeriye buyur etti.
İlk aşama tamamdı.
Nisan içeriye girmiş ve Savaş'ı son kez görmeye hak kazanmıştı..
Onunla konuşmalı mıydı, bilemedi. Buraya gelmesi bile saçmalıktı. Yaşanan onca şeyden sonra nefret etmesi gerekiyordu Savaş'tan. Seviyordu onu. Kalbine söz geçirememişti. Evliliğine engel olmayacaktı, sonuçta herkesin kendine ait bir hayatı vardı.
Nisan sadece aşklarının bu vedayı hakettiğini düşünüyordu.
Saçma da olsa kalbinin sözünü dinledi.
Sonuçta kaybedeceği birşey yoktu, içeriye girdi.
Turgut ve Tarık eğer görürlerse Gözde'yi oyalayacaklardı.
Merve ve Nisan ise odaları dolaşmaya başladılar. Yalı büyüktü evet ama bulacaklarından şüpheleri yoktu.. Hemen hemen bütün odalara bakmışlardı. Artık ümidini kaybetmeye başlamıştı Nisan.
"Belki de bulmamak daha iyidir kuzum " diye seslendi arkadaşına ve yanındaki odanın kapısını araladı...
İçeriye göz gezdirdiğinde cam kenarında dışarıyı seyreden Savaş'ı gördü. Nisan'ın içi bir tuhaf olmuştu. Elleri titremeye başladı..
Savaş arkasını dönmeden seslendi" çıkın dışarı, kimseyi görmek istemiyorum. "
Nisan'ın eli ayağı boşalmıştı. Hala bu kadar seviyor olmasına anlam verememişti. Kendini toparladı ve içeriye bir adım atıp kapıyı kapadı.
Savaş arkasını döndü ve" Çık dedim" diye bağırdı.
Nisan gözlüğünü ve peruğunu çıkardı.
Savaş'ın gözleri parladı. Elindeki kadeh yere düştü ve paramparça oldu. Hayrete düşmüştü. Gözlerini ovaladı bir süre. Ağzını açmak istedi, açamadı. Gözleri dolmuş, yüreği mum misali eriyordu..
İlk Nisan başladı söze, hem ağlıyor hem de konuşmaya çalışıyordu iç çekerek..
"Seni affetmiyorum Uçer" dedi.
Ama buraya (kalbini işaret ederek), burama engel olamadım. Geldim.. Savaş'ın gözlerinden yaşlar akıyordu. Nisan çok şaşırmıştı, onu ilk kez böyle görüyordu. Koca Savaş Uçer ağlıyor muydu?
İçi parçalandı..Usulca yaklaştı sevdiğine...
Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi...
İkisi de titriyordu..
Bir süre öyle hareketsiz kaldılar...
Nefesleri birbirine karıştı...
"Seni seviyorum" dedi Nisan...Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim edercesine uzun baktı...
"Ve elveda... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomanceUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...