Tercümanım Olur Musun?

9.5K 549 2
                                    

Günler birbirini kovalıyordu ve Nisan'ın günleri her zamanki rutinliğinde okul, iş ve dershane olarak devam ediyordu.
Bu zaman zarfında Merve ve Tarık bir miktar yakınlaşmaya başlamıştı. Merve haftanın bir kaç günü bara uğruyor ve Tarık'ın etrafındaki kızlara "Bu adam benim" izlenimi veriyordu.
Nisan için bu iş bir eğlence haline gelmişti.
Artık kendisini korumayı da öğreniyordu.
Gerçek hayatla yüzleşiyordu burada.

Okula gelince; Savaş bazen geliyor sadece derslere girip ayrılıyor bazen ise hiç gelmiyordu.
Esrarengiz bir yapısı vardı.
Nadir de olsa bakışları buluşuyordu Nisan ile.
Bir kaç saniye de olsa ruhunu doyuruyordu Nisan.
Artık sınav zamanı bitmişti ve Nisan düzenli olarak ders çalıştığı için zorlanmanıştı.
Merve için ise durum çok farklıydı. Derslerle pek ilgisi olmadığından sınav süresince kendisine işkence edilmiş gibi hissediyordu.
Bu hafta ise Sinan hoca dönem sonu ödev için grupları oluşturuyordu, herkesin bir eş seçmesi gerekiyordu.
Merve Nisan'a dönüp
"kusura bakma Nisan'cım ben Osman'la eşleşeceğim çünkü sınavlarım cok kötüydü ve Osman her zaman ödevlerinden 100 alıyor. Affet beni" diyerek masum kedi bakışını attı ve devam etti.
"Hem bence sen bir başkasıyla eşleşmelisin" diyerek Savaş'ı işaret etti. Her ne kadar Pelin de Savaş'la eşleşmeye çalışsa da Merve ondan erken davranmıştı. Gidip önceden listeye isimleri yazmıştı.
Ahh yine işgüzar Merve ve ortada kalıp yine yüzü kızaran bir Nisan.
Liste okunduğunda Nisan şaşırmış gibi davranmak zorunda kaldı.
Merve ise kıkırdıyordu.
O gün okul çıkışında Nisan yürürken Savaş'ın kendi arabasına yaslanmış birini beklemekte olduğunu gördü.
Görmemezlikten gelerek geçip gidecekken Savaş'ın "Hey.." diye seslendiğini duydu. Kafasını çevirdiğinde ona gel diye el işareti yaptığını gördü. Nisan arkasına döndü ve istemsizce başkasına mı seslendiğini kontrol etti.
Kendisine söylediğini anladığında ise usulca yaklaştı yanına.
Kalbi gümbür gümbür çarpıyordu adeta.

"Sakin deli yürek, sakin" diye mırıldanmaya başladı.
İyice yakınına geldiğinde Savaş;
"Aynı ödev grubundayız değil mi?" diye sordu.

Nisan "Evet sanırım" diye yanıtladı. Sanki listeyi kendileri ayarlamamış da sonuç ona bir eziyetmiş gibi davranıyordu.
Savaş bir iki adım daha yaklaştı, Nisan kalp krizi geçirecek gibiydi. Derin derin nefes alıp veriyordu.
Sonra Nisan'ın kulağına yanaşıp
"Madem öyle, hemen yapalım bitsin." diyerek baştan aşağı yavaşça süzdü Nisan'ı. Tepkisini dahi beklemeden sözlerine devam etti.
"Etrafımda gezdirmeyi sevdiğim tiplerden değilsin."
Nisan'ın gözleri dolmuştu, aşağılanmayı hakedecek ne yapmıştı ki. Ooff ne aptaldı.
Bir kaç kez göz göze geldiği birine ne de garip duygular hissetmeye başlamıştı. Bu kişi bu duygulara layık mıydı, bir sorsaydı keşke.
"Gerek yok" diye ters bir şekilde cevap verdi Nisan ve devam etti.
"Ben kendim yaparım. Sen kendi başının çaresine bakarsın. Hem ben de seninle aynı ortamda bulunarak göz zevkimi bozamam." diyerek bir hışımla yürümeye başladı.
"Aptal, pis, serseri, gerizekalı" diye söylene söylene yürümeye devam etti. Sinirlendiğinde ağlaması huyuydu, ama sanki bu kez bir başka dolmuştu gözleri. Aşağılanmıştı, dalga geçilmişti.
Duyguları bir obje olsa şu an eşek sudan gelene kadar tekmeler, benzin döker yakar ve toprağa gömerdi.
Eve gelene dek ne kadar saldırdığını kendisi de saymadı.
İçeriye girip odasına kapattı kendisini. Kendisine şaşkın şaşkın bakan annesine sadece "Aç değilim annecim, biraz uzanacağım" diyebildi.
Yediği laf yeterince doyurmuştu onu.
Ne hissettiğini biliyordu.
Canı acıyordu, söylenebilecek tek şey buydu aslında.
Kısa, küçücük bir cümle ama acısı derin, hissettirdikleri büyük.
Düşünmemeye çalıştıkça daha da batıyordu sızı çukuruna.

Akşam bara gittiğinde her zamanki mutlu kız maskesini takmayı ihmal etmedi elbette ki.
Her zaman yaptığı şeydi ne de olsa.
Ne kadar zor olabilirdi ki..

Patron çok fazla uğramazdı buraya. Zaten gerçek adını bilen de olmazdı. George derlerdi ona. Yabancı olduğundan değildi, kim takmış bu lakabı niye takmış kimse bilmiyordu.
Adam geldiğinde ise aşağıdaki odasından çıkmazdı.
Geçerken selam dahi vermezdi.
Soğuktu ve bir o kadar da  korkutucu.

Bu gelişinde Nisan ile göz göze gelmişti, aylardır ilk defa diye düşündü Nisan.
"Onore oldum" diyerek dalga geçti.
Bir süre sonra Tarık yanına uğradı ve George'nin onunla konuşmak istediğini söyledi.
Nisan şaşırmıştı. 'Duydu mu acaba?' diye tedirgin olmuştu.
Heyecanını bastırarak kapıyı tıklattı. Odası loş, gelişigüzel dizayn edilmiş bir yerdi.
George yanında iki korumasıyla odada kendisini bekliyordu.
Kafası ile selam verdi ve "Beni çağırmışsınız efendim." diye korku içinde konuştu.
George sakince "ingilizce biliyormusun" dedi. Nisan'ın yüzü bir tuhaf olmuştu. Bu muydu yani?
Kafası ile biliyorum anlamında işaret yaptı Nisan. 
George hoşuna gitmiş gibi gülümsedi ve "yarın gece tercümanım olur musun?" diye sordu.
Nisan ne diyeceğini bilememişti, çift dil eğitim veren iyi bir koleje gidiyordu ve İngilizcesi iyi denebilecek kadar vardı. Sağına soluna bakındı, çıkar yol arıyordu.
George halini anladı ve "Şu an gerçekten ihtiyacım var Nisan ve sana yarın gece için bir ayda kazandığını vereceğim." dedi.
Nisan'ın aklına yatar gibi olmuştu çünkü ev sahibi kaç kez kapıya dayanmıştı, bir daha bu fırsatı olmayabilirdi.
Para herşey değildi elbette ama yokken de hiçbirşey olmuyordu.
Nisan "Tamam, kabul ediyorum." diyerek kafa salladı. Ardından adresi alarak odadan ayrıldı.
Çıktığında Tarık'a durumu anlattı, kabul ettiğini ve gideceğini söyledi. Tarık Nisan için koruma içgüdüsü hissediyordu, kendisi de gelmek istediğini söyledi. Biliyordu patronunun pis işler yaptığını. Onun barında çalışıyor olması her işini onayladığı anlamına gelmiyordu.
..

Diğer gün Savaş çoğu zaman olduğu gibi okula gelmemişti.
Aslına bakarsan Nisan da onu pek görmek istemiyordu.
Kalbini kırıp eline vermişti çünkü.
Bütün gün onu düşünmekten alıkoyamadı kendini.

Akşam olduğunda hazırlanmaya başlamıştı.
George lüks bir restorana gidecekleri için en şık kıyafeti giymesi gerektiğini söylemişti. Siyah ince askılı dar bir elbise giydi Nisan ve saçlarını salaş bir şekilde topuz yaptı. Ardından hafif bir makyaj yaptı ve elbiseye uygun bir biçimde kırmızı rujunu sürdü.
Bu şekilde çok güzel görünüyordu. Gözlerindeki masumluk asıl mücevheriydi zaten..

Nisan bu şekilde otobüse binemeyeceği için Tarık onu almaya gelmişti.
Kapıyı çalarak nazik bir şekilde annesiyle tanışıp izin aldı ve dışarı  çıktılar.
Çok lüks bir restoranın önünde durdular.
George ile aynı anda varmışlardı. Kapıda karşılaşıp beraber içeriye girdiler.
İçerinin ihtişamı Nisan'ı büyülemişti adeta. Yürümeye devam etti, kafasını masaya çevirdiğinde gördüğü manzarayla büyü bozuldu ve olduğu yere sabitlendi.
Masadaki kişi;

"Savaş Uçer"

Nisanın Savaşı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin