"Savaşşş.."
Nisan şaşkın bir vaziyetteyken Tarık cevapladı Savaş'ın sorusunu.
"henüz gelmedi Savaş bey. "
Savaş geldiği gibi bir hışımla dışarı çıktı. Nisan ise arkasından çıkarak koşmaya başladı.
" Savaş, durur musun? Konuşabilir miyiz biraz? "
Savaş arkasını döndüğünde sinirden kırmızıya dönmüş gözleri Nisan'ı ürkütmeye yetmişti. Savaş adım attıkça Nisan geriliyordu istemsizce.
" Ne işin var senin burada?
Gelme demedim mi sana?
Nasıl sana dokunmasına izin veriyorsun o herifin?
Ben diğer kızlardan farklıyım imajı yaratmandan belliydi böyle bir sürtük olduğun.."
Savaş bunları haykırırken Nisan sadece susuyordu gözleri dolu dolu konuşmasının sonlanmasını bekledi. Ona sürtük demişti, ama o nefretle dolu bakışlara kilitlenmişti, gerisini önemsemiyordu. Zaten kalbini paramparça etmişti, ötesi yoktu bunun.
Savaş sustuğunda ise Nisan bir süre daha baktı ona. Bu gözler aşık olduğu adama ait miydi? Bilemedi.. Bu sözler zaten ona ait olamazdı.
"Hoşçakal.. " diyebildi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.Savaş sinirden deliye dönmüştü, ellerini saçlarının arasından geçirip yanındaki çöp kovasına bir tekme attı. Nisan'ın arkasından gitse ona bir zarar verebilirdi. Gitmek istese de, gitmedi. Arabasına bindi ve gaza yüklendi.
Nisan ne kadar yürüdüğünü bile hatırlamıyordu. Ayaklarının acısını umursayacak durumda da değildi. O sözler ve bakışı gözünün önüne geldikçe yaşlarına hakim olamıyordu. Babası ve kardeşi öldüğünde canı çok acımıştı, hala da tazeydi yaraları. Başetmeyi öğrenmişti. Annesi en büyük destekçisiydi. O zamandan beri bu kadar acımamıştı içi. Nefes alışverişi bile ızdırap veriyordu. Sevdiği adam ona "sürtük" demişti. Göğsüne sancı girerken elini kalbine koydu ve feryat etti. O soğukta kaç saat ağladığına şahit olan sadece sokak lambalarıydı. "Aşk saçmalık" diye düşündü. "İnsanlar yaşarken ölmeye ne de çok meraklı.."
Hep geç saatte eve girdiğinden annesi farketmemişti kızının durumunu. Kıyafetlerini bile çıkarmadan kendisini duşun altına attı Nisan. Akan suyla beraber duygularının da aktığını hayal etti. Belki bir nebze hafifletebilirdi sancısını.
Sabah şiş gözlerle, baş ağrısıyla ve öksürükle uyandı Nisan. Kahretsin bu soğukta dışarıda o kadar yürüyüp kıyafetlerle duşa girmek soğuk algınlığına sebep olacaktı tabi ki. Okula gitmek hiç mi hiç istemiyordu ama sınava az kaldığı için okulu da dershaneyi de ekme lüksü kalmamıştı. Kendisine özen göstermedi. Sadece saçını tepeden toplayıp yola koyuldu. Annesinin mis gibi kokan poğaçasından bile yememişti. "Geç kaldım" diyerek evden ayrılmıştı. Kafasını yerden kaldırmadan devam etti ve sınıfa girdi.
Merve ufak çaplı bir çığlık atarak arkadaşının yanına oturdu.
"hayırdır kuzu, bu halin ne? İyi misin?"
Nisan " iyiyim. Hastayım biraz" diyerek geçiştirdi. Hiç dert anlatacak havası olmadığından hasta olması işine bile gelmiş olabilirdi.
Merve "hey seninki geliyor" diye dürttü bir ara Nisan'ı. Dün gece yaşananları bilmediğinden böyle yapıyordu. Kafasını başka tarafa çevirip Savaş'la göz göze gelmekten kaçındı. Sınıf hocası geldiğinde ise toptan yırtmıştı denebilirdi.
Merve sessizce fısıldadı Nisan'ın kulağına "senden bir dakika bile gözlerini ayırmıyor kuzucum"
Ne de heyecanlı söylemişti bunu.
Benden nefret ediyor o yüzden diyemezdi tabi ki. Anlıyorum anlamında kafasını salladı.
Dersin sonunda hoca duyurusunu yaptı. "Gruplar, ödeviniz için son gün yarın. Getirmeyenler dersimden geçmeyi hayal bile etmesin."
Nisan nasıl da unutmuştu bu ödevi, bir hışımla arkasını döndü ve Savaş'ın gözleriyle buluştu.
" Ahh lanet olsun.. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomanceUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...