Bir kaç gün boyunca kimseyle konuşmadı Nisan. Merve arada bir uğrayıp gidiyordu. Annesi ise kızının sağlığından olmasından korkuyordu. Nisan ise sönmek bilmeyen bir ateşin içerisindeydi. Kafasını kaldırdı ve aynaya baktı. Berbat görünüyordu. Böyle bir adama güvendiği için belki de haketmişti bunu. İçeriden gelen sesle düşüncelerinden sıyrıldı Nisan. "Annee!" diyerek çığlık attı ve koşmaya başladı, içeride kanlar içinde yatıyordu annesi. Ağzından acı feryatlar kopuyordu Nisan'ın. "Annecim kalk ne olur gözlerini aç" diyebildi ağlayarak. Hemen telefonu aldı ve 112 yine tuşladı. Ambulansı beklerken geçen süre boyunca öptü annesinin ellerini, bütün ihtimaller geçti Nisan'ın aklından. Annesine bir şey olmaması için dua ediyordu. Bu kadarını kaldıracak gücü yoktu, ailesinden bir tek o kalmıştı ve onun da olmadığı bir dünyada Nisan yaşamayı dahi düşünemezdi.
Hastaneye gittiklerinde annesini sedyeye alarak kırmızı alan yazan odaya çektiler. Nisan hastane koridorunda bir o tarafa bir bu tarafa doğru volta atıyordu. Müdahale odasından çıkan herkesin gözlerinin içine bakıyor ve iyi bir haber vermelerini bekliyordu. İnsanoğlu ne tuhaftı, o kadar kötü şey geliyordu başına, her seferinde öleceğini hissediyordu, hiç kimseleri yoktu bu dünyada. Eli uzandı telefonuna. Savaş'ın isminin üstünde gitti geldi eli. Ara tuşuna bastı ve bekledi. "Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor." Aklına sadece Sinan hocası gelmişti. Onu aradı ve alo bile diyemeden hıçkırıklara boğuldu. Bir süre sonra ise sadece hastanenin ismini söyleyebildi. Sinan hoca hemen hastaneye koşmuş, Nisan'ı gördüğünde ise yanına oturup ellerini ellerine aldı.. Nisan'a iyi olup olmadığını sorduğunda ise Nisan kafasını "Hayır" anlamında iki yana salladı. O sırada içerideki doktorlardan bir tanesi dışarıya çıktı ve "hastanın yakını siz misiniz?" diye sordu. Nisan ve Sinan Hoca hemen yanına koştular, pür dikkat onu dinliyorlardı.
Doktor : "Yüksekten düşmeye bağlı başına darbe almış, tomografi sonuçlarını inceledik. Beynin bir kısmında kanama tespit ettik, acilen operasyona almamız lazım " dedi.
Nisan'ın bir an başı döndü, tam yere yığılacakken Sinan hoca onu kucağına aldı. Hasta yatağına aldılar ve hipotansiyondan dolayı serum taktılar. Nisan kendine geldiğinde başucunda bekleyen Sinan hocayı gördü. Herşeyin bir rüya olmadığını anladı.
Nisan "annem, annem nerede hocam?" dedi.
Sinan hoca " annen ufak bir ameliyat geçirdi Nisancım, ama merak etme konuştum doktorla, düzeleceğini kanamanın küçük bir alanda olduğunu ve durdurduklarını söyledi. şimdi yoğun bakımda"
Nisan " herşey benim yüzümden hocam" dedi. Gözlerinden yaşlar süzülerek devam etti. "Kendi sıkıntılarıma, aptal duygularıma o kadar kaptırmışım ki kendimi, annemin ne kadar yükü olduğunu farkedemedim. Ben üzüldükçe o benden daha çok üzüldü. Aptal, bencil, duyarsız bir kızım ben" diye devam etti.
Sinan hoca ve Nisan bir süre öyle sustular. Ardından yoğun bakımın kapısına doğru ilerlediler. Camdan annesine baktı Nisan, garip kablolara bağlıydı annesi, bir bandaj vardı kafasında "sen de gitme annem, beni yalnız bırakma, dayanamam, seni çok seviyorum" diyerek göğsünü tuttu. Kalbi sıkışıyordu adeta. Ardından takım elbiseli bir hastane personeli geldi yanlarına." Vildan hanımın yakınları siz misiniz"diye sordu. Nisan kafasını evet anlamında salladı.
Hastane personeli " geçmiş olsun, biliyorum zamanı değil ama hastane ve ameliyat ücretleri hakkında görüşmemiz lazım" dedi.
Nisan şimdi ne yapacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomanceUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...