Günler geçmiş üniversite sınavı gelmiş çatmıştı. O geceden beri Savaş'ı hiç görmemişti Nisan. İşi olduğunu ve bir süre görüşemeyeceklerini yazan bir mesaj almıştı sadece. Bir açıklaması olduğu kesindi. Aslında bu ayrılık onun da işine gelmişti, son tekrarlarını yetiştirebilmişti. Onu sınava annesi ve Sinan hocası getirmişti. O kadar çok emeği vardı ki üzerinde Sinan Hocanın. Yanında olmak istediğini söylemişti. Sınavdan çıktığında rahatlamış hissetti Nisan. Emin olmadığı sorular elbette vardı ama genel olarak çok iyi geçmişti. Dışarıda duran annesini ve hocasını kucakladı Nisan. Konuşmasına gerek yoktu anlamışlardı. Çok emek vermişti sonuç iyi gelmeliydi. Beraber bir yere oturdular ve güzel bir kahve sipariş ettiler. Uzun zamandır annesiyle dışarıya çıkmadığını hatırladı Nisan. Bir süredir çalışıyordu annesi bir lokantada. Ondan bu yükü alması gerekiyordu. Annesine her zaman minnettardı. Dünyadaki en iyi anne olabilirdi Vildan hanım. Annesinden telefonu isteyerek Savaş'ı aradı. Yine telefonu kapalıydı. Yüzü düştü lakin belli etmemeye çalıştı Nisan. Merve'yi arayarak sınavın nasıl geçtiğini sordu. Merve beklediği gibi seneye deneyeceğini söyledi. Zaten Tarık'la işi iyice ilerletmişlerdi ve testlerin yüzüne dahi bakmamıştı. Bulundukları yere davet etti arkadaşını ve saatlerce sohbet ettiler. Tarık hoca ve Fizikçi nişan atmışlardı. Nisan kendisini suçladı biran. Sinan hoca hep kendisiyle ilgilenmişti ama Nisan onun zor zamanlar geçirdiğini dahi anlamamıştı.
Gece boyu Savaş tan bir haber bekledi. Ama telefonu çalmadı. İyice endişeleniyordu.
Diğer gün sabah kalkıp okul formasını giydi Nisan, saçlarına hafif bir dalga verdi. Savaş'ı okulda göreceğini düşünüyordu, alelacele çıktı evden. Okulun önünde toplanan arkadaşlarının yanına ilerledi. Okulun son haftalarıydı, herkes mezuniyet balosunu ve kıyafetlerini konuşuyordu. Merve onu görünce sarıldı arkadaşına. Dün konuşmuşlardı ve o Nisan'dan daha gerçekçi görebiliyordu olayı. Bir süre öyle kaldılar. Yanlarında beliren Pelin'in cılız sesiyle irkildiler.
Pelin "hey sen, kenar mahalleli kız" diye seslendi.
Merve ona doğru bir hamle yapmak istedi ama Nisan onu engelledi.
"bırak değmez" dedi Nisan.
Arkalarını döndüler ve yürümeye başladılar.
Pelin "dün Savaş'ı gördüm, yanında çok güzel bir kız vardı." diyerek kahkaha attı Nisan ona doğru döndü ve endişeli bir bakış attı. Pelin devam etti. "aa öyle bakma. Savaş gibi ultrazengin ve yakışıklı bir çocuğun senin gibi biriyle birlikte olacağını düşünmedin değil mi? Sen onun için bir eğlenceymişsin baksana" diye sözlerine devam etti.
Nisan kalbinden vurulmuştur, gözlerinden akan yaşlara hakim olamıyordu. "yalan söylüyorsun" dedi. "inanmıyorum sana"
Pelin gülümsedi. "Böyle diyeceğini biliyordum ve senin için bir poz almayı ihmal etmedim tatlım." diyerek telefonundaki fotoğrafı gösterdi.
Bu, bu gerçekten oydu, yanındaki kızın belinden tutmuştu. Gözleri çok farklıydı, Nisan'ın Savaş'ı değildi bu adam.
Koşarak tuvalete gitti Nisan. Kendisini içeriye kilitledi ve haykırarak ağlamaya devam etti. Merve peşinden koşmuştu ama engel olmadı arkadaşına. Onun içini boşaltmasını bekledi dakikalarca. Nisan göğsünü yumruklarken içindeki aşkın sökülüp gitmesi için dua ediyordu. Kendisine yalan söyleyen bir adama nasıl böyle hissedebilirdi? Bu yangın nasıl sönerdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomanceUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...